Film teorisyenleri, yirminci yüzyılın başlarından
Andre Bazin, Jean-Louis Baudry ve Luce Iragaray'e kadar Platon'un
alegorik mağarası ile sinemasal aygıt arasında kurulan tekinsiz benzerliğinin etkisi altında kalmıştır. Hem Platonun mağarasında hem
de sinemada esirlerin/ izleyicilerin arkasından yansıtılan yapay bir
ışık vardır. Platonun mağarasında ışık insanların ve hayvanların
suretleriyle oynar, yanıltılan esirlerin ontolojik gerçeklikle onların
uydurma simülasyonlarını ayırt edememelerinden oluşur. Sinemaya düşman çağdaş teorisyenler çoğunlukla, bilinçli olarak ya da olmayarak Platonun aşağı seviyedeki tutkuları teşvik eden ve yanılsamayı besleyen kurgusal sanatları reddetmesi fikrini tekrarlarlar.