Gönderi

94 syf.
7/10 puan verdi
SEN SALLA BAŞINI, BEN BİLİRİM İŞİMİ... (SPOILER İÇERECEKTİR... İLLA Kİ) Kasabada üç aydır kaymakam yok. Resul Efendi vekillik ediyor. Tahrirat katibi. Çeltikçi ağalar dört bir yandan bastırıp ruhsatiye almak peşinde. Ağalar güçlü, ağalar nüfuzlu, bir şekilde dediğimizi yaptırırız düşüncesindeler, ki Resul Efendi'de de onlara kafa tutacak çap yok. Resul Efendi artık "Unumu eledim, eleğimi asacak oldum. Son demlerimde başım ağrımasın." düşüncesinde. Hoş, başını ağrıtacak olsa ne yazar ki? Çeltikçi kodamanlar öylesine kurmuşlar ki şirketi, tekerine çomak sokacak olanın ne avradının ne kızının namusu, ne kendinin namussuzluğu, ne de rüşvetçiliği kalıyor. Ne kadar kolay değil mi, çarkım dönsün diye millete kara çalmak... Günümüzde de örneklerine sıkça rastlıyoruz bu tiplerin. Tek farkları, bu seferkiler çeltikçi değil. Ve bir gün, Resul Efendi rahata erer, gençten bir kaymakam, ilk görev yeri olarak buraya yollanır ve sonrasında da olaylar gelişir. Kaymakam gelmeden, çeltikçiler onu kazanmak adına ellerinden geleni esirgemezler. Eee daha ilk dakikadan, huyunu suyunu bilmedikleri adama savaş açacak, ilk dakikadan gırtlağına çöküverecek değiller ya. Hiç olmadı, yakın durarak zaaflarını öğrenirler ki, yarın bir gün araları bozulursa ellerinde kozları olsun. Yalnız burada tek yönlü bir yaklaşım var gibi. Murtaza Ağa, gençten bir kaymakamın, bilip etmediği bir kasabada böylesi ikram izzetle, güzelce bir evle barkla tavlanmasının çocuk oyuncağı olacağına kanaat getirir. Getirir getirmesine de, böylesi şeylerle tavlanabilecekler bir tek gençler midir? Bu gözler, evden barktan dahi aşağısına tav olup mevkisinin gücünü art niyetliler hizmetine sunan ne tipler gördü, hey yavrum hey... Yani sonuç olarak, insan aç gözlü olmayagörsün, yaşlısı da bir genci de... Hepsini al, maşa niyetine kullan, yeter ki satılık ola. Bu arada, sırası geldi diye söylüyorum, ben kitabı Ararat Yayınevi'nden okudum. YKY versiyonunda da aynı durum mevcut mu bilmem, konunun akışına da halel getirecek bir durum değil ama, arabada kaymakamın soluna Kemal Taşan, sağına da Murtaza Ağa oturduğu halde lokantadaki oturma düzeninden bahsederken "Kaymakamın gene sağına Kemal Taşan Bey, soluna da Murtaza Ağa oturmuştu." diye yazıyordu. Halbuki tam tersi olacaktı. Kaymakam geldikten sonra, eşrafın göz boyamaları, tipik "Vatan millet Sakarya" türünden edebiyatları, en birinci vatan sevdalılarını kendileri gibi göstermeleri çabaları, kasaba için, halk için, devlet millet için çırpınıp debelenir görüntüleri... Ulan başka memlekette yaşıyor olsam, Yaşar Kemal ustayı okuduğumda derim ki "bu adam resmen bir distopya yaratmış, böylesi bir tablo dünyada olmaz" ama ne ben bu caanım memleketten başka bir yerde yaşıyorum, ne de bu tablo bir distopyadan alınma. Böyle olunca da, seneler evvel kaleme alınmış bu hikayeler, karakterleri ve konuları azıcık değiştirdiğinizde tipik gazete haberlerine dönüşüveriyorlar. Pardon, gazete haberi dedim ama memlekette bu tip haberleri haber yapacak izzetinefse sahip gazete bulmak güç. Devam edelim... Çeltik, özelliklerini kpss çalışırken öğrendiğim, üretimi belli koşullara bağlı bir ürün. Öyle "toprağım var, hadi çeltik ekeyim" denilebilecek bir ürün değil yani. Bol su ister, sıcaklık ister, tarlalar sulanınca çamur deryası gibi olur ve tabii sivrisineklere de elverişli bir alan oluşur. Sivrisinek de sıtmanın taşıyıcısı. Bu sebepten de üretimi devlet kontrolünde ve şehirleşmenin olduğu yerlerde ekimi yapılmaz. Bunlar işin kitapta yazan kısımları. Gelgelelim, işin içine para girince ne oluyor, ne köylünün evi barkı sular altında kalır derdi oluyor, ne insanlar sıtma tehlikesiyle karşı karşıya kalır oluyor, bir kılıfına uydurulup ağalar ne istiyorsa o oluyor. Kitapta da dediği gibi "Şu koskoca ova, bütün bütün bataklık olur. İki adamın kazancı için bu kadar insan sıtmadan ölür." Tabii kullanıldığını anlayan kaymakam, durumu tersine çevirmek için elinden geleni yapar ama ne çare. İşi kuralına göre yapanın değil kitabına uyduranın işi rast gider hep. Bu böyledir. Son olarak şuna da değinmek isterim ki, köyün söz dinlenen insanlarından olan Zeyno Ana, pasif gördüğü erkekleri sürekli olarak "avrattan ciğersizler" vb. sözlerle aşağılamakta fakat kendisi de bir kadın olarak bu işlere karşı gelen yürekli kişilerden. Demek ki yürek işi cinsiyetle pek de alakalı değil. Sadece tavrı ironik o kadar.
Teneke
TenekeYaşar Kemal · Ararat Yayınevi · 19679,8bin okunma
·
18 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.