Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

224 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 saatte okudu
Badeci Şeyhin Sır Odası
Olayların kaynağı 2011 yılında gazetelere ve televizyona yansıyan ve daha sonra da yargıya taşınan bir haberdi. Buna benzer çok olay yaşanmıştı ama bu biraz farklıydı. Tarikat, cemaat, şeyh, şıh, mürit, para, aşk, seks bunlar duyulan şeylerdi. Ama bu duyulanların arkasında neler vardı? Ya da bir komplo olabilir miydi? Epey şaşkınlık yaşanmıştı. Nasıl yani denilmişti. Bunlar dini tarikat mı yoksa seks tarikatı mı? Baştan söyleyeyim: Mutlaka okunması gereken bir kitap. Özellikle cemaat, tarikat içinde bulunanların öncelikle okuması gerekir. Bizim şeyh, şıh böyle yapmaz, etmez demeden ve kula kulluk etmekten bir an önce sıyrılmak gerekir bu tür yapılardan. Bu da ayrı bir mevzu. Şimdi esas konumuza dönelim. Kitap 9 Haziran 2011 günü gelen bir telefon ile başlıyor. Zaman ilerler. Olay emniyet ve sonra yargıya taşınır. Emniyet suç unsuru teşkil edecek şeyleri toplar. Yargı kovuşturma açtıktan sonra savcılık suç unsuru olduğuna karar vererek olay mahkemeye taşınır. Yargılama bittikten sonra, ilgili maddelere istinaden kendini şeyh olarak tanıtan kişi hakkında hüküm verilir. Bu kısım adli olay takibi. Ama önemli olan "dini istismar" ile ilgili kısımdı. Konuşulan noktada bu idi. Çok ilginç bilgiler okuyoruz. İlk defa duyduğumuz bazı kavramlar ortaya saçılmıştı. Kitapta bunlar aleni anlatılıyor. Bade, badeleme, badeci. İşin püf noktası da bu kelimeler. Bir tarikat, cemaat ya da dini yapılanma içinde insanların dini duygularını aldatma, kandırma hem de bunun için kutsal kabul edilen dini kitabın alet edilmesi hepten suç (bu kısım yargının konusu ve ceza verdi) hem de iğrençlik (bu toplumsal bir tepki). Nasıl oluyor? İnsanın havsalası idrak etmekte zorlanıyor. Soruyoruz birbirimize. Nasıl yani. Kimse inanmıyor. Olmaz böyle bir şey, yalan söylüyorlar, iftira atıyorlar diyorlar. Ama hepsi gerçek. İnsanın yine kafası karışıyor; hatta kelimeler kifayetsiz kaldığı da oluyor. Kelimeler gerçekten kifayetsiz kalıyor. Şaşırıyorum ve kendimi toplayıp bir şeyler karalamaya başlıyorum. Bu kitap bir uyarıcıdır. Yani insanların dikkatli olmasını sağlamayı amaçlıyor. Uyutmayı değil. Uyarmayı amaçlıyor. Tabi insanlar yine kitaptaki tabirle badelenmek isterlerse onları badeleyecek çok kişi çıkabilir. Arz-talep meselesi biraz da. Bu da ayrı bir konu. Kitabın 'içindekiler' kısmındaki başlıklara baktığımızda, ilginç bilgilerle karşılaşacağımız ortaya çıkıyor: Bir müridin şeyhle ilişkiye zorladığı iki kadın - Şeyhin en yakınındaki isimler anlatıyor - Kocası tarafından kabusa sürüklenen bir kadın - Badeci şeyh tarikatını anlatıyor - İfadelerde pişmanlık yoktu, şeyhi savundular - Tarikatın kadın hocaları - gibi epey başlıkta konu parçalara ayrılarak herkesin daha kolay bir şekilde anlaması ve bütünlük oluşturması sağlanmış. İşin ilginç yanı şikayetçi kalmamıştı. Bu da garip bir durum. Toplumsal sıkıntıları olacağından dolayı davanın bir an önce bitmesi ve gündemden düşelim diye düşünülmüş de olabilir. Timur Soykan önsözde önemli bir vurguya değiniyor. Bir şeyhin cemaatine yaptırabileceklerinin sınırı olmadığını…(s.9) belirtiyor. Niye olsun ki. Yakın zamanda yaşanan darbe girişiminde vali, komiser, general, milletvekili ya da en üst düzey memurlar bile Fetö'nün bir talimatıyla harekete geçebiliyorsa (Hala önemli makamlarda Fetöcü vardır ve flamalı Fetö'cüler ne hikmetse (?) bırakın içeri alınmayı sorgulanmıyor da bunlar da işin farklı boyutu. Bu konu çok su kaldırır. Nokta diyelim) bir şeyhin şeyini şey etmesi çok da normal kabul edilebilir. Darbe girişiminde yine kendini şeyh ilan -hatta mehdi- eden kişi, okumuş insanları bile kendine biat etmesini sağlamışsa; cahil (mağdurlar ifadelerinde dini bilgilerinin hiç olmadığını ve okuma yazma bilmeyenler de aralarında olduğundan bahsediyorlar - buna istinaden-) insanları kandırmak niye zor olsun ki! Niye bir şeyh denilen kişinin şeyinden medet umulmuş ki? Hani bir söz vardır (teşbihte hata olmaz diyelim): Akıl akıl gel başıma takıl :) diye…. Bu kişilerin ruh halleri de incelenmeli. Ya da halk tabiriyle: Neyin kafasını yaşıyorlar veya ne içiyorlar. Kitapta mahkeme dosyasına giren şeyhin ve müritlerin ifadeleri yer almaktadır. Buradaki ifadeler pornografik bir hikayeden alınmış yazılar da değil. Öz be öz yaşanan olayların yaşayan kişiler tarafından aktarılmasıdır. O yüzden okurken dııttttttttttttttttttttttt diye geçebileceğiniz ve hatta ne oluyor yahu, ben nereye düştüm diyebileceğiniz çok sayıda sayfa ye almaktadır. Bir dergah, bir tarikat, bay ve bayan müritler ve onların başında bulunan bir şeyh. Şeyh cennete sizleri götüreceğim diyerek bunları götürmüş ama her türlü cinsel beraberliğin meşru olduğu bir şekilde. Polis ifadesi, mahkeme kayıtları ve hakimin sorgulamasında tüm olayların yaşandığını kimse inkar etmiyor. Hatta bazıları pişman olmadıklarını yine o malum zat başımızda olduğunda yine bizi cennete götürmesini isterdik diyorlar. Yani sözün bittiği yer. Bu kitabı özellikle tarikat, cemaat, dergah gibi yerlere giden erkek ya da kadınların okumasında fayda var (Tabi hepsinin de bu şekilde olduğu iddia edilemez. Buradaki ifade "afyon" kavramından hareketle bir genelleme). Buram buram cehalet kokan bir ortamda, bir şeyhin şeyinin peşine koşanların hikayesini okuyoruz. Ama acı bir hikaye. Aklını başkasına kiraya veren bir zihniyetin düşeceği (ki, onlar pişman değilmiş) bir durumdur bu. Ben bilmiyorum gel sen bana öğret ya da ben okuyamıyorum sen benim için de oku düşüncesinin gideceği en dip noktadır orası. Gücü eline geçiren tarikatlar gün gelir (kimin aklına gelirdi…..?) devleti ele geçirmeye çalışır ve bunun içinde askerini, sivilini bu iş için ortaya koyabiliyor. Peki ne için. İnanmış bir inanç için. Sorgulamayan, düşünmeyen, araştırmayan ve okumayan ama en önemlisi de kişisel menfaatlerden dolayı oraya bağlı olmaktan kaynaklı. Çıkar ilişkisi. Dini bile kendi çıkarları için kullanan ve buna inanan insanların olduğu bir ortamda ne söylenebilir ki. Timur Soykan, kitabın sonlarında ise tarikatlar üzerine araştırma yapan Sadettin Merdil ile e-posta yoluyla yaptığı görüşmeyi aktarıyor. Bu kısımda hem kitaba konu olan tarikatı hem de genel olarak tarikatların gerçek yüzünü anlatmaya çalışıyor. Her şeyin kolayına kaçıldığı bir zaman diliminde cennette yer kazanmakta bunlardan nasibini niye almasın ki? Ki, öyle de olmuş zaten. Kısa yoldan zengin olma, ev, araba sahibi olmak çoğu insanın hayalidir. Bunun içinde şans oyunların medette umulur. Kolaydan zengin olma hayalinin kurulmasını biliyoruz da, kolaydan cennete gitmek için kendini başkasına düzdüren bir anlayış, işin nirvanası diyebiliriz. Çok içeriğine girmeden yüzeysel yazmaya çalıştım. Birileri kızacak ama -Ki kızsınlar- Marks'ın söyleminin haklılığı ortaya yine çıkıyor. Ne diyordu Marks: …… Din afyondur. Yani din/leri sizleri uyuşturmak ve kendi kazançlarını maksimize etmek kullanıyorlar. Uyumayın diyordu. Hatta Kur'an'da da insanların dinle kandırılabileceğinden bahsediyordu (Allah ile aldatma, Kur'an ile aldatma gibi). Not: Bu kitabı 11 - 12 Temmuz 2019 tarihleri arası okuyup, inceleme yazısı ise 20 Eylül 2019 tarihinde 1000Kitap sitesine eklenmiştir. Tavsiye ederim.
Badeci Şeyh'in Sır Odası
Badeci Şeyh'in Sır OdasıTimur Soykan · Kırmızı Kedi Yayınları · 2019592 okunma
·
62 görüntüleme
S. Ali okurunun profil resmi
Teşekkürler. Dedikleriniz doğru. Zaten ifadeler okunduğunda, gariplik ortaya çıkıyor. şeyhin hapisten çıkıp onları cennete götürmesini :) bekliyorlar. ne diyelim. ki
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.