Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

240 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
"Acaba önümüzdeki yüzyılda, doğa biliminin yüzyıl gecikmeyle de olsa kitlelere mal olmaya başlamasıyla etkinliği ne olacak psikanalizin? Bu gelişmelere uyum gösterebilecek mi? Bir entellektüel akım olarak etkinliğini sürdürebilecek, hala tüketilmedik bir ilham kaynağı olarak varlığını koruyabilecek mi? Yoksa giderek sönümlenip unutulacak mı? "(Syf 55)   "Histerik Bilinç" kitabı ne anlatıyor derseniz, kitabın çıkış noktası aşağı yukarı yukarıdaki alıntı diyebilirim naçizane. Kitabı okurken bir kavram kargaşası yaşamamak adına , bilinçdışı ve bilinçsiz(örtük) kavramları arasındaki farkın iyi tahlil edilmesi gerekiyor, ki Saffet Murat Tuna, kitap boyunca okuyucuyu kafa karışıklığına sürüklememek için özenli, titiz davranmış. Kitap alışılmadık garip kelimeler ve kavramlarla dolu olduğundan tanımlar ve açıklamalar sürekli tekrarlanmış ve farklı örneklerle izah edilmiş. Bahsi geçen soyut ve yeni kavramların bolluğu da düşünülecek olursa çok yalın ve anlaşılır bir anlatım şekli yakalanmış diyemem fakat ortalama bir izahat eşliğinde okunmayacak kadar da sıkıcı değil. ( Kitabın konunun uzmanlarına hitap ettiği bir tarafı da yok değil ki bazı bölümleri atlamanızı önerdiği de oluyor yazarın. Atladık mı? Atlamadık.) Yeni neslin, "Freud Etkisi"yle, psikanalizle bu kadar haşır neşir olmasının getirdiği bazı yanlış anlaşılmaları(yazara göre) ve çarpık algıları(yine yazara göre) düzeltmeye, düzenlemeye çalışmış yazar(örneğin ilkel dürtü kavramı, üstbenlik, otizm, şizofreni). Freud'dan bu yana geçen zaman içersinde nöroloji ve psikiyatri alanında kaydedilen gelişmelerin ışığında, bizim güçlü bilinçdışı,zayıf bilinçdışı, bastırma, id ,ego, benlik,libido dediğimiz birçok sisli puslu kavramı; beynimizdeki( iç beyin özellikle, singulat korteks)nöronlarla, sinapslarla, sinaptik bağlantılarla ve beynimizin moleküler biyolojik yapısındaki süreçlerle(evrimsel boyutu da dahil olmak üzere) izah etmeye yani psikanalizi ve insan psikolojisini daha somut, daha anlaşılır kılmaya ve daha nesnel, bilimsel tabanlar üzerine oturtmaya çalışmış(nöro-psikoloji demiş buna)(bastırma mekanizmasına dikkat mekanizması ya da söndürme demiş örneğin). Sağlam tezleri yok değil şahsi kanaatim. Fakat benimsemek için yeterli dayanak bulunması lazım gelen bazı önemli ve derin hususlar var. Tabi Saffet M. Tura bunu yaparken psikanalizi tümüyle reddetmemiş, üstelik birçok kavramı ve tezini yine Freud'u, yani geleneksel psikanaliz kavramlarını ve yöntemlerini kullanarak analiz etmiş, sentezlemiş, karşılaştırmış ve revize etmiş. Psikanalitik kavramların nörolojik eşmantıklılarını bulmuş, ikisine aynı dili konuşturmaya çalışmış yer yer. Zaman zaman kalın çizgiler de çekmiş tabi. Şöyle diyor mesela: "Freud'un "bilinçdışı" kavramı iki bakımdan netleşmemiştir... Freud "bilinçdışı" kavramını bazı zihinsel süreçleri nitelemek için bir sıfat olarak kullanmıştır ki ben de bu kitapta tezlerimi daha çok bu kullanıma dayandıracağım. Ancak Freud "bilinçdışı" kavramını bazen zihnin bir bölümünü ifade etmek için, yani bir isim olarak da kullanmıştır...İkinci güçlük şudur: bu kavram çoğunlukla bastırılmış zihinsel süreçleri ifade eder. Buna karşılık hem sansür hem bastırma hem de diğer savunma mekanizmalarının bilinçdışı zihinsel süreçler oldukları kabul edilir. Halbuki bunlar bastırma yoluyla kurulmamışlardır..." (Syf66) Ayrıca mesela psikanalitik kuramın en temel hatasının veya eksikliğinin, insanoğlunun geçirdiği evrimsel süreçten kaynaklı daha doğar doğmaz programında yazılı olan kodları yok sayması, dikkate almaması, toplumun şekil vericiliğinin lüzmundan fazla öne çıkarılması olduğunu söylüyor ki bugün psikiyatrik gelişmelerde ve psikopatolojik araştırmalarda bunun sanıldığı kadar doğru olmadığı, kalıtsal faktörlerin epey etkili olduğu ispatlanmış halde diyebiliriz. Örneğin erkek eşcinselliğinde doğuştan gelen güçlü belirleyiciler.(Ayrıca bknz "on ikisinde penis" sendromu) Kitabın etrafında döndüğü ana kavram bir doğa olayı olarak "fenomenal bilinç". Fenomenal bilinç nedir? Şudur: "Biz dış dünyanın ta kendisini doğrudan ve olduğu gibi değil, sadece kendi bilincimizin içeriği olan fenomenler aracılığıyla temsili olarak algılıyoruz aslında. Şimdi dış dünyayı inceleyin isterseniz;etrafa bakın, sesleri dinleyin, kendi vücudunuza dokunun; doğrudan kendi yaşantınız olan her şey bizzat gerçek dış dünya veya bedeniniz değil, bunların kendi fenomonal bilincinizdeki fenomenal temsilinden ibarettir. Tanışık olduğunuz uzam ve bedeniniz, renkler, sesler, kokular, sıcaklık ya da soğukluk hissi dış dünyaya ait özellikler değil, kendi bilincinizin fenomenleridir."(Syf 32) Böyle bakınca sanki "fenomal bilinç" de psikanalitik bir terim gibi duruyor sanki fakat kitabın devreye girdiği yer de işte burası zaten. Beynin bilgisayar modeline indirgenemeyeceğini düşünen bazı(hatta çoğu olabilir) sinirbilimcilerin aksine Saffet M. Tura insan beynini, bildiğimiz anlamda bir bilgisayara indirgemese de bir tür doğal enformatik bir aygıt olarak ele alınması gerektiğini düşünüyor kendi ifadesiyle. Zaten tezlerinin ana çıkış noktası ve payandası da bu. Kitabın "Teorik Kısım" başlıklı ikinci bir bölümü var ki benim favori bölümüm olmuştur kendisi. Kuantum fiziğinin olasılık temelinin baş döndürücü izahatleri ve çelişkileri bir yana, "özgür irade" kavramının günlük yaşantımızda tuttuğu yerin önemine dair(hatta önemsizliğine dair) sarsıcı tezleri var Saffet Tura'nın. Örneğin kitapta cevabını da bulabileceğiniz şöyle bir soru yöneltiyor: "Şöyle düşündüm" gibi "içe bakışlı aktif özne" merkezli ve sanki başka türlü de düşünebilecekken böyle düşünmeyi seçtiğimiz, dolayısıyla özgür seçime dayalı bir edim gerçekleştirdiğimiz izlenimi veren bir cümle yerine "kendimi şöyle düşünürken buldum" veya "kendimi şöyle düşünürken izledim" gibi cümleler kurmaya başlayabiliriz...gerçek yaşantılarımız böyle bir dille ifade edilebilecekken niçin çeşitli kültürler kurmuş insan soyu bildiğimiz kadarıyla daima özgür irade kavramına dayalı bir dil geliştirmiş? "(Syf 197) Kitabın son bölümünde, kitabın size anlattığı her şeyi tekrar okumanıza neden olabilecek kuantum mekaniğinden yola çıkılarak temellendirilmiş bazı pardoksal varsayımlar var ki hayli kafa karıştırıcı. Maddenin foton ve dalga boyutundaki farklı varlıkları ve çelişkili hareketlilikleri, fenomenal bilincin mekandan bağımsız yalnızca zaman üzerinde işaretli bir madde sayılıp sayılmayacağı, bizim zihin dediğimiz kavramın aslında bir madde kadar tahmin edilebilir davranışlar mı sergilediği yahut maddenin de tıpkı bizim fenomenal bilincimiz gibi benzer bir zihinsel süreçle devinip devinmediği gibi. "Bizim deney hakkındaki bilincimiz bir deneyin nesnel fiziksel tezahürünü ne ölçüde fiziksel olarak etkiler? Bilinç fiziksel bir etki olsa bile özgürce mi etkiliyor fiziksel süreci?( Syf213,224) Tura'nın tezleri, daha güvenilir limanlar ve puslu psikolojik serüvenlerde daha yönetilebilir süreçler vaadetmesi açısından belki tercih edilesi ve fakat otorite bazında başka birçok esere ve yaklaşıma da ihtiyaç olduğu kesin genel bir görüş beyan edebilme noktasında. Fakat özgün, yeni ve cesur bir yaklaşım olması açısından anlattıklarını dikkatle dinledim, öğretici ve ufuk açıcı buldum. Tavsiye ederim.
Histerik Bilinç
Histerik BilinçSaffet Murat Tura · Metis Yayınları · 200749 okunma
·
113 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.