"CAFERAĞA MEDRESESİ" GEZİ YAZISI
Tarihi yarımadanın her köşesi keşfedilesi sürprizlerle dolu. Adım başı bir tarihî bina, bir ahşap ev, ara sokaklara saklanmış bir saklı bahçe yolunuzu kesebilir. Ayasofya’dan Gülhane’ye doğru inerken sağda bir sokak vardır, eğer içimizde keşfetme arzusu yoksa akışa kapılıp dümdüz aşağıya inmeyi tercih ederiz genelde, ama bazen de içimizdeki kâşif ortaya çıkar ve kulağımıza “Hadi gir şu sokağa, neler var bir gör!” diye fısıldayıverir. Ben de bir zamanlar o sokağa girmiş ve Sinan yapısı Caferağa Medresesi’ni keşfetmiştim. O zaman mevsimden mi yoksa medresenin henüz keşfedilmemiş olduğundan mıdır nedir büyülenip kalmıştım. Bir süre etrafıma bakınmış, o ânın etkisinden kurtaramamıştım kendimi. Cumartesi günü Caferağa Medresesi’ne tekrar gittim, mekân turistik bir yapıya dönüşmüştü ve sürekli gelip giden turist kafileleri mekânı işgal altına almıştı. Belki benden belki onlardan sebep o büyülenme halini bu defa hissedemedim. Bu defa mekânda en çok taşla doğanın eşsiz uyumuna odaklandım ve sanırım bu durum fotoğraflarıma da yansıdı. Taş ve doğa yüzyıllarca kardeşçe yaşamıştı ve yaşamaya da devam ediyordu. Devamı için:
hercaiokumalar.wordpress.com/2019/09/22/siir...
··
28 views
Ayşe hanım yine çok güzel bir gezi yazısı olmuş. Ben bir defa gittim Caferağa Medeesesi’ne... O dönem bu kadar turistik değildi ve çok güzel vakit geçirmiştim. Şimdi gitsem sanırım sizin de yazdığınız gibi o atmosferi ben de hissedemem... Ancak o kadar güzel detaylara dikkat çekmişsiniz ki, insanın yine de yolunu o tarafa düşüresi geliyor.
Tarihi yarımada dediğiniz gibi her yönüyle çok güzel... Bir harikalar diyarı gibi... Keşfedilmeyi bekleyen sayısız yer var. Ancak o kadar turistik bir hale geldi ki, o bölgeye gittiğimde kendimi oraya ait hissedemiyorum. Farklı bir ülkeye, farklı bir kültüre gitmişim gibi oluyor. Varlık içinde yokluk böyle birşey sanırım:)
Emeklerinize sağlık... Yeni gezi yazılarınızı da bekliyoruz.
Sevgiler...
Çok teşekkür ederim. Böyle özel mekânlarımızın olması ve tanıtılması güzel bir yandan buna bir itirazım yok, ancak kalabalık mekânın ruhunu teneffüs etmenize mâni oluyor. Belki bencilce olacak ama bazı mekânların bu sebeple turistik olmasını istemiyorum. Bu bağlamda "ait hissedememe" konusunda hemfikiriz. Aslında bu yazı dizisine başlarken hedefim az bilinen mekânları tanıtmaktı ancak Caferağa bu gidişimde beni de şaşırttı. Gezi yazılarına devam etmek istiyorum. Hatta 7 yazılık bir yazı dizisi hedefliyorum umarım bir terslik olmadan tamamlayabilirim. Tekrar teşekkürler, selamlar.
Yolunuz düştüğünde bir çay içersiniz Nilüfer Hanım:)Mekan hala çok güzel ama ben kalabalığın mekânın ruhunu öldürdüğünü düşünüyorum. Bundan sebep uzak durdugum harika mekanlar da vardır. Caferağa da bu defa biraz öyle göründü gözüme. Sevgiler
Burayı biliyorum, çok hoş bir yer :))
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.