Gönderi

Namazdaki Tahiyyat
Cinn suresi tahlili TEŞEHHÜD / TAHİYYAT “ تشهّدTeşehhüd” sözcüğünün sözlük anlamı “şahadet getirmek” demektir. Şehadetten maksat, “kelime-i şahadet” denilen “Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühü ve rasülühü” cümlesinin söylenmesidir. Terim olarak “teşehhüd”, namaz kılarken “ka’de” denilen oturma bölümlerinde, içerisinde “kelime-i şahadet” cümlesinin de bulunduğu “Ettehıyyatü lillahi vessalavatü vettayyibatü …” cümlelerinin okunmasıdır. Üzerinde durulması gereken konu, “Ettahiyyatü lillahi ve-s salavatü …” diye başlayıp devam eden ve içerisinde “kelime-i şahadet” bulunan bu cümlelerin ne anlama geldiğidir. “Tahiyyat” denilen metnin anlamı şudur: “Tahiyyat [Dil ile yapılan kulluklar] ve salâvat [beden ile yapılan kulluklar] ve tayyibat [mal ile yapılan kulluklar] Allah içindir. Ey peygamber! Selâm, Allah’ın rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun! Selâm, bizim ve Allah’ın salih kulları üzerine olsun. Şahadet ederim ki Allah’tan başka ilâh yoktur. Yine şahadet ederim ki Muhammed Allah’ın resulüdür.” Bu noktada bir de “namaz”ın ne olduğunu hatırlamak gerekmektedir: Namaz; yalnız ve yalnız Allah’a yönelerek yapılan, sadece O’na niyaz edilen, bu niyazın da gönülden ve bedenle huşu içinde ifade edildiği bir ibadettir. Dolayısıyla namaz ve niyazda Allah’ın yanında başka hiç bir şeye dua edilmez. Allah’tan başka hiçbir şey ve hiçbir kimse muhatap alınmaz. Tekbirden selâma kadar namaz içinde muhatap sadece Allah’tır. Peygamber de olsa namaz içinde hiç kimse muhatap alınamaz, ona seslenilemez. Bütün bunlar, namazın yerine getirilmesi zorunlu olan gereklerindendir. Zaten Rabbimiz de konumuz olan 18. ayetteki “Allah ile birlikte bir başkasına yakarmayın!” talimatı ile çok açık ve net olarak bunları emretmiştir. İşin gerçeği ve olması lâzım geleni bu olmasına rağmen, namazlarında yukarıdaki “tahiyyat” metnini okuyan Müslümanlar, السّلام عليك ليّها النّبىّ Es-selâmü aleyke eyyühe’nnebiyyü [Sana selâm olsun ey peygamber!] demek suretiyle namazlarının içinde peygamberimizi muhatap almakta, sanki peygamberimiz karşılarındaymış gibi ona selâm vermektedirler. Allah her yerde ve her zaman hazır ve nazır olduğu için, her yerde ve her zaman O’nu anmamız normaldir. Ama ya peygamber? Ayrıca Allah ile sanki yüz yüze imiş gibi yapılan bir diyalogda peygamberin işi nedir? Her Müslüman’ın Allah’a en yakın olduğu bir anda, namazda iken en çok dikkat etmesi gereken şey; ağzından çıkanı kulağının duymasıdır, ne dediğini ne okuduğunu bilmesidir. Bu kural Arapça bilen için geçerli olduğu gibi, bilmeyen için de geçerlidir. Bugünkü kitaplarda yer alan “tahiyyat” metni, hadis kitaplarına İbn-i Mes’ud kanalıyla geçen metindir. Bu metin, bazı ilâveler ve değişmelerle birlikte daha birçok rivayette yer almıştır. Ama maalesef hepsinde de “Esselâmü aleyke (Selâm sana ey peygamber!)” ibaresi vardır. Bu ibare, bu rivayetleri nakleden râvîlerin hiç birinin konuya tevhit ve namazın anlamı açısından yaklaşmadıklarını ve konunun dirayet eleştirisini yapmadıklarını göstermektedir. Bazı yerlerde (meselâ Sünen-i Ebu Davud’da) bu ifade sözcük farklılıklarıyla Es-selâmü alennebiyyi [Peygambere selâm olsun!] şeklinde; peygamberimizin muhatap olarak değil de üçüncü şahıs olarak anıldığı bir ibareyle aktarılmıştır. Hadis kitaplarını şerh edenler, İbn-i Mes’ud’un rivayetindeki hitabın peygamber öldükten sonra değiştirildiğini, artık “Selâm sana” diyerek peygambere yönelinmediğini, “Allah Peygambere selâmet versin” dendiğini yazmışlardır. Ne var ki, bu da özrü kabahatinden büyük denebilecek bir açıklamadır. Çünkü namazda “tahiyyat” denilen ibarenin küçük değişikliklerle de olsa mutlaka okunduğu ifade edilirken aslında herkese namazı öğreten peygamberimizin de böyle namaz kıldığı iddia edilmiş olmaktadır. Bu görüş sahipleri, namaz kendisine farz olan ve en doğru namazı kıldığından kimsenin kuşku duymadığı peygamberimizin namazlarında “peygambere selâm olsun” veya “Allah peygambere selâmet versin” dediğini kabul etmekte ve bu mantıksızlığı herkesin de kabul etmesini istemektedirler. Oysa bu hadis kitaplarının hepsinde “Rasülullah teşehhüdü gizli okurdu” diye yazmaktadır. Bu da demektir ki, hiç kimse peygamberimizin namazda teşehhüdü nasıl okuduğunu duymamıştır. Ama bu kaynaklar bu açmazlarını bir başka rivayetle aşmaya çalışmışlardır. Bu kaynaklara göre, konumuz olan teşehhüd o kişilere güya peygamberimiz tarafından, namaz dışında öğretilmiştir. Bazıları da “Ettehiyyatü” metnine bir başka rivayetle kutsallık vermeye çalışmışlardır. Bu uydurma rivayete göre “Miraç” olayında Allah ile peygamberimiz arasında şu konuşma geçmiştir: Peygamberimiz, Allah’ın huzuruna varınca selâm verir: - Ettehıyyatü lillahi vessalavatü vettayyibatü Allah da peygamberimize: - Esselâmü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetüllahi ve berekatühü Peygamberimiz sadece kendisinin esenlikte olmasına pek razı olmaz: - Esselamü aleyna ve ala ibadillahissalihin Bu manzarayı izleyen Cebrail ve Melekler de: - Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve rasülühü, derler. Müslümanların bu hatası sadece namazdaki tahiyyatta kalmamıştır. Cuma günleri öğleyin, kandil gecelerinde ve cenaze ilânlarında okunan “salâ”da da aynı hatalar tekrarlanmaktadır. Her salâda “Essalâtü ve’sselâmü aleyke ya Rasülellah [Salât ve selâm senin üzerine olsun ey Allah’ın Elçisi!]” demek suretiyle, asırlarca evvel bu dünyadan göçüp gitmiş olan peygamberimize sanki sağ ve yanımızda hazırmış gibi seslenilmektedir. Böyle yapmakla peygamberimize beşer olmasının ötesinde bir sıfat yakıştırılıp yakıştırılmadığı, bu durumun insanı şirke sürükleyip sürüklemediği çok iyi düşünülmelidir. Sonuç olarak; bugünkü kitaplarda yer aldığı gibi teşehhüd / tahiyyat okumak yanlıştır ve günahtır. Eğer bu sözler mutlaka okunacaksa, “esselâmü aleyke eyyühennebiyyü” bölümü “esselâmü alennebiyyi” şeklinde değiştirilerek okunmalıdır. Bu konuda tüm Müslümanların maalesef hata içinde olan atalarının arkasına sığınmaktan vazgeçerek birbirlerini ağızlarından çıkanları kulaklarının duyması konusunda uyarmaları ve bu bilince davet etmeleri gerekmektedir.
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.