Türk ulusçuluğunun formülasyonunda, Kant'ın Aydınlanma ile 'bilmeye cesaret etme' arasında kurduğu özdeşlik, kişisel bunalımlara yol açabileceği düşüncesiyle ancak koşullu olarak kabul edilir. Akıl yürütme kolektif vicdanın ve ulusal vazife anlayışının karşısında geriye çekilir. Birey, gönüllü olarak ulus-devletin manevi şahsiyeti karşısında boyun eğer.