Gerçek dünyadan kaçmak istiyorsanız tepedeki eve bir uğrayın derim.“Tepedeki Ev’e adım atmak, bir delinin zihnine adım atmak gibi… Ürkmeye başlıyorsunuz.” Stephen King’in kitap hakkında böyle de güzel bir yorumu var.Bu kitap sadece korku ve gerilim kitabı değil yoğun derecede psikolojik öğeler barındırıyor içinde,bunu söyleyerek başlamak istiyorum.
Kitabımız bir doktorun tez yazmak için geçmişi pek parlak olmayan bir eve gidişini ve yanına üç kişiyi alması ile başlıyor ve olaylar gelişiyor.Kitap dıştan bakıldığında basit bir perili ev klişesi gibi gelebilir ama kesinlikle değil.
Bu kitabı ben korku gerilim türünde bir roman okumak istiyorum diyerek okumaya kalkışırsanız bu kitabın tadını çıkaramayacağınızı düşünüyorum.
Bu kitap konusunda kişisel görüşüme gelecek olursak ben kitabı okurken Daphne Du Maurier’in Rebecca adlı kitabının vermiş olduğu gerilimi hissettim bana Rebecca’yı anımsattı biraz.Gerek gerilim öğeleri olsun gerek psikolojik öğeleri olsun gerçekten çok başarılıydı.Bu kitabı okurken bir diğer hissettiğim şeyse Disney’in 1995 yapımı olan Güzel ve Çirkin animasyonunda Canavarın Belle’e şatoyu gezdirdiği sahne gibi kitapta bana tepedeki evi gezdirdi ve birebir yaşattı.Sanki oraya o ekip gitmedi ben gittim ve kayboldum o odalarda.
Bu kitap hakkında bir de çok sinir olduğum bir nokta var.Bu kitabın da bu yazarın da değerinin bilinmemesi oldukça hayal kırıklığına uğrattı beni.Bu kadar dev gibi bir konuyu en az 500-600 sayfalık bir konuyu olayı gidip 220 sayfaya sığdırabilmek,o korku öğelerini yaşatabilmek,o karakterleri sanki yanınızdaymış gibi hissettirerek yeterince büyük bir iş yapmış olmuş yazarımızı tanıyan,kitaplarını okuyan bile yok.Bu gerçekten çok acı.Milletçe hangi yazara değer vermemiz gerektiğini tartışmamız gerektiğini düşünüyorum.
Eğer siz de bir psikolojik gerilim okumak,bulunduğunuz dünyadan bir süre kaçmak ve tepedeki evde misafir olmak istiyorsanız buyrun biletiniz burada :)
Kitaplarla kalın :)