Gönderi

Sağcı kimdir?
Sosyalistler ve komünistler “solcu” diye tanındıkları için, onların karsısında olanlara da “sağcı” demek âdet olmustur. İktisadî bakısla devletçi olmayan , liberal olan, muhafazakâr olanlar sağcı sayılmıs. Sol taraf çoğunlukla dini inkar ettiğinden dindarlar da sağcı diye gösterilmistir. Fakat bu tarifler eksik ve kısırdır. Son zamanlarda her sey gibi bu tâbirler de müptezel olmus, sağ ve sol birbirine karısmıstır. Kendilerine “mukaddesatçı” diyen dindarlar milliyetçi ve sağcı sayıldığı gibi, asırı sosyalist ve komünistlerin de kendilerini “Milliyetçi” diye öne sürdükleri görülmüstür. Sağ ve sol deyimleri kabataslak ele alındığı takdirde Turancılarla İslâm birliği taraftarları sağda birlestikleri gibi, yalnız sosyal adalet kavramı düsünüldüğü anda da Türkçülerin sosyalistlerle aynı hizada olmaları gerekmektedir. Demek ki sağ ve solu iyi anlatmak, eksiklik ve kısırlıktan kurtararak öne sürmek lâzım. Çünkü sağ ve sol yalnız iktisadi veya sosyal bakım değil, millî suur bakımından da ele alınıp değerlendirilmelidir. Türkiye’de koyu dindarların bir takımı milliyeti inkâr ederek yalnız dinle yetinmek taraftarıdırlar. Bunlardan biri camideki vaazında “vatan için ölenler cehenneme gider. Cennete gidecekler ancak din uğruna ölenlerdir” demis. Simdi, bu seviyesiz yobazla Türkçüleri aynı cephede saymak hem anlayıs kıtlığı, hem de gerçeklere sırt çevirmek demektir. İktisadî görüse göre sosyal adalet düsüncesi bugün hemen herkes tarafından beninmis olduğundan artık millet meclislerinde partileri bu görüse göre sıralamak asla doğru değildir. Bizdeki dincileri ve hilâfetçileri sağa koymak, Batı ülkelerindeki taamüle de aykırıdır. Hitler’in iktidara gelmesinden önce Alman meclisindeki kuvvetli Hırıstiyan partisinin adı “Merkez Katolik Partisi” idi ve İmparatorcu Çelik Tulgalılar partisi ile Hitler’in Milliyetçi Sosyalist Partisi, Katoliklerin sağında yer almıstı. Hitler’in partisi “sosyalist” bir parti olduğu halde sırf milliyetçi olduğu için sağcı sayılmıs ve iktidara geçtikten sonraki tutumu ile de bütün solculara, yani sosyalistlerle komünistlere düsmanlık güttüğünü ispat emisti. Sağ ve solun Türkiye için en doğru tarifi, milliyetçilik açısından ele alınarak yapılabilir. Bir parti, milliyetçi olduğu nisbette sağcıdır. Milliyetçilikte millî gelenekler mühim olduğundan bu türlü partiler millî ahlâk bakımından muhafazakârlardır. Fakat milliyetçilik, milletin toplum ve fert olarak yükselmesi demek olduğundan milliyetçi bir parti adaletin ve servetin dağıtımı bakımından sosyalistlerin fikirlerine yakın olabilir. Dincilik ve siyasî ümmetçilik, Türklüğü ikinci plâna itmek veya saymamak olduğundan milliyetçiliğe aykırı yahut düsmandır. Bu bakımdan dinciler, siyasî ümmetçiler , hilâfetçiler “Sağcı” olamazlar. Siyasî ümmetçiler, İslâm beynelmileli düsüncesinde olup Türklüğü İslâm topluluğu içinde eritmek malihülyasına kapılmıs olduklarından beynelmilelcidirler ve her beynelmilelci gibi soldurlar. Moskovacı veya Pekinci sosyalistlerin kendilerine “milliyetçi” demesi de hem yanlıs, hem gülünç, hem de taktik icabı olduğundan yalandır. Milliyetçilik, bir milleti “millet” olmaktan çıkarıp “halk yığını” haline getirdikten sonra onun yalnız iktisadî refahını düsünmekle olmaz. Çünkü insanlarda yalnız mide değil, zihniyet ve inanç da vardır. Milliyetçilik yüzyıllardan kopup gelen manevî bir mirastır. Büyüklük duygusudur. Tarih suurudur. Mukaddes hodgâmlıktır. Yaratılıs hâsılasıdır. Türk milleti üç bin yıldan beri vardır. Onun var olusu, büyüklüğü, gücü, tarihe damgasını vurusu yalnız millî karakteriyle mümkün olabilmistir. Türklüğün büyüklüğünü veya var olusunu Türklüğün dısındaki su veya bu faktöre bağlamak asla doğru değildir. Gazetelerde çok görülen, siyasilerin dillerinde dolasan “asırı sağ” deyimi yanlıs olarak kullanılmaktadır. Çünkü asırı sağ diye çok defa İslâm beynelmilelcileri kasdolunmaktadır. Geçen yılın sonlarında yakalanan “Hizbüttahrir” adlı derneğin hilâfetçi olduğu, Türkiye’yi seriate göre idare etmek istediği, resmî dil olarak Arapça’yı kabul ettiği açıklanmıs ve baslarında bir Arap bulunan bir grup “asırı sağcı” diye vasıflandırılmıstır. Simdi soğukkanlılıkla düsünülsün: Türk milletinin üstünlüğüne inanmıs ve bütün Türklerin birlesip tek devlet halinde toplanmasını ülkü edinmis Türkçülerle bu yobazlar aynı grupta nasıl toplanabilir? Yalnız Türklerden mürekkep bir devlet kurmak isteyen Türkçülerle, Müslümanları bir devlet yapıp resmî dilin Arapça olmasını isteyenler bir tutulur mu? Türk devletinin büyük makamlarında yarım kan Türklere bile tahammülü olmayan Türkçülerle baskanlarını Araptan seçen kisiler aynı kazanda kaynar mı? Demek ki asırı sağ veya sağ tabirleri yanlıs kullanılmaktadır. İdeoloji bakımından “sağ” milliyetçiliği, “sol” beynelmilelciliği temsil ettiği için sağda Türkçüler, solda da beynelmilelciler vardır. İster dünya beynelmilelcisi, ister İslâm beynelmilelcisi olsun, Türklüğü basa geçirmeyen, ihmal eden veya yok sayan bütün düsünceler soldur. İktisadî bakımdan devletçi , sosyalist, komünist olmanın sağ ve solla ilgisi yoktur. Nitekim İkinci Cihan Savası’ndan önce Japonya’daki “Milliyetçi Komünist Partisi”, ardından da anlasılacağı üzere milliyetçi yanı sağcı olduğu gibi, bugünkü İngiltere’nin “İsçi Partisi” de adına ve iktisadî ilkelerine rağmen milliyetçidir. İktisadî doktrinler çabuk değisir. Değismeyen prensipler milliyetçilik ve beynelmilelciliktir. “Milliyetçilik” derken bu kelimenin asıl anlamını kasdediyorum. Yoksa son zamanlarda İslâm beynelmilelcileri, siyasî ümmetçiler ve kozmopolit beynelmilelcilerle dünya vatandası sosyalistlerin, Moskofçuların kasdettiği milliyetçiliği elbette düsünmüyorum. Aslında bunların hiçbiri milliyetçi olmayıp aksine milliyetçilik düsmanı iseler de, herhangi bir tereddüt ve süpheye meydan vermemek için, karıstırılmasına asla imkân olmayan “Türkçülük” kelimesini Türk milliyetçiliği olarak kullanıyorum... Sağcı biziz: Türkçüler. Sosyal adaletçi olmamız, vatanın nimetlerini turistlere değil de soydaslarımıza ülestirmek istememiz, gerçek ah ahlâkın gerektirdiği adaleti sağlamayı dilememiz, solcu olmamızı gerektirmez. Türkiye’nin solcuları daha ortada yokken, Türkçü sair Mehmet Emin Yurdakul o basit siirleriyle Türk milleti için sosyal adalet istiyordu. Bu fikir onun Türkçülüğünden doğmustu. Kendisinden yıllarca sonra, “sömürü” nakaratına baslayan plâklar gibi, bu fikri Yahudi Marks’tan almıs değildi. Milliyetçilik, yalnızca vatandaslık suurundan ibaret değildir. Milliyetçilik siyasî sınırların dısında kalan soydasları da kavrayan bir suurdur. Bunun Türkiye’deki en açık delili Kıbrıs Türklerine karsı duyulan ilgilidir. Bu ilgi yarın Moskof, Çin, Acem, Arap ve diğer milletlerin pençesindeki Türklere de yönelecektir. Milliyetçilik, “ben bu milletin sömürülen fertlerini düsünüyorum” demekle de olmaz. Bir milletin sömürülen fertlerini baska milletlerin merhametli insanları da düsünebilir. Milliyetçilik Zenci Lumumba’ya Viyet-Kong’a destan yazıp da Özbekler‘i , Tatarlar’ı, Kazaklar’ı, Kırgızlar’ı, Azeriler’i, Baskurtlar’ı, Türkmenler’i, Tarançılar’ı, Uygurlar’ı, Karakalpaklar’ı, Çuvaslar’ı, Yakutları’ı, Karaçaylar’ı, Balkarlar’ı, Kumuklar’ı, Kırımlılar’ı, Kerkükler’i diğer Türkleri es geçmek değildir. Milliyetçilik, Bolivya dağlarında öldürülen Arjantinli maceracı serseri Guevera için zırlayıp da sıra Kazak kahramanı Osman Batur’a gelince susmak hiç değildir. Milliyetçi insan, eğer insansa, kendi milletinin kahramanlarına, hürriyet savasçılarına bakar, yanar, ağlar. O zaman “sağcı” olur. Bunu yapmayıp mazisi meçhul, gayesi belirsiz, sahsiyeti karanlık insanlara sempati gösterdi mi o insan, insan değildir. En asağısından sinir ve ruh sistemi bozuk bir hastadır. Sözün kısası: Türkçüler sağcı olduğuna göre sol uçta komünistler vardır. Bu ikisinin arasındaki yerleri millî fikre veya beynelmilelciliğe olan yakınlık veya uzaklıklarına göre ötekiler doldurur. Ancak bunlar, kavramların ideolojik mânâlarına göredir. Meselenin en doğru ve hiçbir tereddüde meydan, vermeyecek sekli, Türk milliyetçiliğini sadece “Türkçülük” kelimesiyle dile getirmektir. ( Ötüken, 50. Sayı, Subat 1968 )
·
59 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.