Tavşanlar Geride Kalırken, Kaplumbağalar Ne Yapar?Buraya kanatlarıyla gelmiş olanları aramak için yola düşenlerdenim ben de. Bir ihtiyaç, bir istek, bir zaruriyet sebebiyle çıktım bu yola. Istıraplar içinde kaybolmuş bir yanım vardı belki de. Bir deva içindi bu yolculuk. Bir kurtuluş, bir selamet için. Aradığım şey bile belli değilken, kapı eşiğini aşıp yola düşmüştüm işte. Yalan yapıldak bir düşüş. Bu yolculukta göze aldığım şey beni ileriye götürecek olan araçtı: Kaybolmak, kaybolabilmek. Kaybolmayı göze alabilmiştim. Aramak için önce kaybolmak gerektiğini bilmiştim. Bildiğim az şeylerden bir tanesiydi sadece.
Simurg' a doğru yola çıkan kuşlar gibi çıktım ben de yola. Kabe' ye ulaşmaya çalışan bir karınca gibi. Varamasam bile yolunda ölecektim nasıl olsa. Hayat varılan yerde bittiğine göre, ulaşılacak bir son değildi aslolan; gidilen yoldu. Hedef için katedilen mesafeydi. Kuşlar ölecekti bunu biliyordum. Hatırlamam, hatrımda tutmam gerek tek şey onların uçuşlarıydı. Onların gökyüzünde bıraktıkları ince, narin çoğu zaman görünmez çizgiydi. Bu onlar için iyi bir hayattı. Sonunda anlatmaya değer bir iyilik hikayesi bıraktıkları bir hayat. Simurg' a varan da vardı. Yolunda ölen de. Varan da ölen de nihayetinde kendine varmış, kendine kavuşmuştu. Uzun zamandır unuttuğu, varlığını ihmal ettiği kendine.
Üst bir varlığın varlığını sorgulaması gerektiğini keşfettim sonra. Varlığımın muradı neydi, benden beklenenler, benim onlardan beklediğim ne olabilirdi? Kaybolduğum yollarda, varmadığım hedeflerde bunu düşündüm. İtimat etmem gerektiğini, ümidimi korumam gerektiğini keşfettim.
Tüm heyecan ve hızla çıktığım yolculuğumun en başında:
"Yavaşla!" diye seslendi kalbim bana.
Ne kadar anlamsız bir seslenişti bu. Çıktığım bir yolun en başında hevesimi kıran, beni çileden çıkartan bu anlamsız istek de neydi böyle? Bacaklarımı omuz genişliğinde açmış, kendimi ifade etmek, daha doğrusu haklılığımı anlatmak için bir ağız dolusu kelimemle gardımı almıştım. Hayal gözlerini gözlerime dikti kalbim ve o bakışlara muhatap kalınca ağzımdan önce kulaklarıma söz verdim. Dinledim. Dinledikçe dinleyebilmeyi öğrendim. Zordu. Ağız dolusu kelimeyi, haklılık iddiasını, ön yargılı fikirleri yutmak çok zordu. Ama bu yolculuğun heveslisi değil, isteklisiydim. Vazgeçemezdim. Zor da olsa onu da öğrenebildim. Sonra susarak konuşmayı denedik. Hayret verici bir şey susarak anlaştık. Pöstekilerimizde oturup yere uzun uzun baktık ve sessizliğin sesinden öğüt aldık. Tüm tavşan taraftarlarına inat masalda kaplumbağadan taraf olduk. Kalkarken birbirimize sarılıp bu keyifli sohbet için teşekkür ettik.
"Yavaşladım ve kaybolduğum her sokakta bir kez daha kayboldum Yavaşladığı her sokaktan bir hikaye toplayıp sineme kattım. Bir iyiliği hatırladım. Sonu ve başlangıcına kafa yordum. Yavaşladım ve unuttuğum sözlerimi hatırladım. Yolumu, yoldaşımı, mağara arkadaşımı, kayboluşlarımı, altından geçtiğim eleğimsağmaları, hızlıyken yanımdan akıp giden manzarayı."
Sadece yavaşladım ve etrafıma bakıp yeniden hatırladım.