Sizlere 70’lerin tam bir yılan hikayesini paylaşmak istiyordum. Bu kadar beklemiyordum ama birçok Türk dizisinin konusunun nerelerden çıktığı belli. Şöyle ki, zengin bir insan grubunu düşünün. Hepsi bir şirkette çalışıyor. Burada bir karı-koca var. Bunların arası aslında çok iyi ama adam kadını değil de şirkette -sanırım sekreter- çalışan başka birini seviyor. Bu adamın bir de yeğeni var. İsmi Ala. Ala, yanında biriyle kaçıyor. Kaçtığı kişi de bu karı kocadan yani George’nin karısının işe aldığı yakışıklı bir genç. Sonra gelen aile dostları bu gencin önceden çalıştığı yerden gelen bir mektubu okuyor. Bu mektupta, gencin aslında kadınları kandırdığı, kandırılan kızlarının birisinin babasına yakalandığı, babanın mirastan mahrum bırakılmış bir kız mı yoksa 10.000 dolarlık çek mi kabul edeceği sorusuna PARA cevabını veren bir genç. Böyle olunca haliyle roman da çok hızlı ilerliyor. Romanın da gerçekte polisiye olduğunu unutmazsak ne demek istediğim gayet açık olacaktır. Kitabın çok eski olması hususunda bir bilgi daha vermek istiyorum. Bu belalı oğlan yani Don Saxby ölü bulunuyor. Yanında da bir tabanca. Peki, gerçekten öldü mü yoksa intihar mı etti? Gelelim işlerim kızıştığı asıl noktaya şimdi.
Kitap o kadar kısa ilerliyor ki atıştırmalık alınan çerez gibi diyebilirim. Yani kitabı anlatmak bile sanki okumaktan daha uzun sürmüş gibi hissediyorum. Öyle kısa geldi ama cinayeti çözme şekli olsun, karakter tahlili olsun, özellikle de o polis profili olsun, beni fazlasıyla tatmin etti ve bir kere daha “Ne varsa eskide var” dedim. 43 yılını tamamlamış bir kitabın bu denli iyi olması beni şaşırtıyor. İyi okumalar, iyi cumalar diliyorum hepimize. Esen kalın..
