Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Ürperti
ÜRPERTİ… Üşüyerek uyandım zifiri karanlığa. Uyandığımda ellerim koynumda kollarımı ovuşturuyordum. Otuz zemheri geçişti. Her biri altı ay süren koca otuz zemheri. Her defasında farklı bir duygu yaşadığım otuz zemheri. Her günü parmak ile saysan ömür yetmez. Zemheri ile karakış kavga ederdi her defasında. Geceleri ayaza çalar yeryüzü. Dışardaki soğuk buz tutar camlarda. Akşam radyonun üzerinde ki el işlemesi beyaz örtü kutsal kitaba dokunur gibi dokunulurdu. Üzerindeki sütten beyaz el işlemesi örtü hürmet ile kaldırılıp, katlanır yüksekte duran radyonun sağ tarafına konurdu. Ocağın başında tahta iskemlelere oturmuş yamalıklı dirseklerini dizlerine dayanmış yüzü avuç içine büyük gelen gözleri çakır, burnu sümüklü çocuklar radyodan gelecek tılsımlı ses karşısında lal olmuş bir vaziyette dinlerlerdi arkası yarını. Nefeslerini tutmuş arkası yarını dinleyen çocukların ocaktan yayılan kızıl sıcak bir taraflarını ısıtırken bir tarafları soğuk ile arkadaş olurdu. Belirli aralıklar ile yer değiştirip soğuk ile arkadaşlıklarını bozarlardı. Akşam erken iner, beyaz örtüyü karabasan gibi boğmaya çalışırdı. Güz ekini karın altında dem tutardı. Tarla fareleri karın altında kıpırtısız tilkilerden saklanırdı. Boyunları çengelli kara burunlu kesik kulaklı kestel itler kurt boğmak için yarışırdı. Kar suyu sökün etti mi, Gücük ayında cemre düşmüştür havaya, evlerde Hıdrellez lokmaları yapılır. Ağaçlar niyaz eder toprağa bereketini artırmak için. Sular yürür fidana, fidan can bulur. Şah-ı Merdan Ali’nin doğum günüdür nevruzların açtığı gün. Nuh’un gemisinde şerbetlenmiştir bizim aşımız. Kıldan ince kılıçtan keskin sırat köprüsünü geçmek için, her cumey (Perşembe) akşamı ceralar yanar cem tutulurdu. Kutsaldır Cumey akşamları kadınlar iş yapmaz ibadet eder ağzı dolu dualar ile. Kadınlar keçi postundan yapılmış minderler üzerinde yüzünün içinde kaybolmuş küçük yumuk gözleri kapalı, bir deri bir kemik kalmış, zayıf çelimsiz, damarları çıkmış elleri göğe açıp, salavat getirirlerdi on iki İmamların yüzü suyu hürmetine aman dilerlerdi Şahı Merdan Ali’den. Anamın bildiği eski hesap; Mart dokguzu ile arbır beşi daha bir gün şaşmadı. Neye göre bilinirdi. Her biri sürmeli gözlü büyücüden farksız fesli kadınların bilgeliği. Burnunda ki hızması anlı efsunlanmış kara sudan kaymak alan Mercen Bibi çıtlık otundan yapılmış süpürge üzerinde kuruturdu kehribar sarısı kaymağı. Karşı köylerden kız alıp vermiştik. Kirvelik tutmuştuk, ikrar verip musahip olmuştuk. Boz atlı Hızır yanımızdan geçip Höbek Baba’ya giderken yeşil kaftanı yüzümüze sürülmüştü. Döldür dağları diz çökmüş baydığın dağının heybeti karşısında niyaz ederdi. Ağusu ecel şerbetinden acı şahmeranlar yol keser, çatal boynuzlu geyiklerin geçtiği patika yollara. Rüzgâr esiyor cin deresinden in deresinin kuytuluklarına. Kara kapkara kanatlı şahanlar, ölümü fısıldıyor soyuna ihanet etmiş al kınalı kekliklere. Göç zamanı gelmiş ürkek kuşların kanatları geçiyor gökyüzünden. Kayıkların kıyısında yunduğu şehirlerden ucu yanık mektuplar geliyor sevdalılara. Akşam isli lambaların gölgesinde ninniler söyleniyor al yanaklı tombul suratlı bebelere. Gölgeler kısalıp gün akşama döndüğünde kırmızı bir otobüs geçiyor köyün önünden. Okulun örmesinde oturan çocuklar sevinçle koşuyor kırmızı otobüse. Koşarken ayaklarından fırlıyor ucu yırtık delikli naylon ayakkabılar. Otobüs bazen pas geçiyor. Örmenin üstünde umutlarını tazeleyen çocukların önlerinden. Çocukların nefesi kesiliyor otobüs giderken. Pos bıyıklı otobüs şoförü bazen durup sohbet ediyor. Dirsekleri yamalıklı burunları sümüklü çocuklar ile. Bazen okunmuş tarihi geçmiş gazeteleri veriyor çocuklara. Birçoğunun okuması yok. Olanlarda böbürlenerek okuyor eski havadisleri yeniymiş gibi. Koca otuz zemheri geçmiş, koynumda sakladığım gazete parçalarını okuyalı. Seyit emminin yoncalığının üst tarafında kilden araba yapıp güneşte kurumasını beklerken, koca otuz zemheri geçmiş. Her biri altı ay süren koca otuz zemheri. Bazen dana yaydığımız değnekler ile tüfek yapıp bir birimizi vururduk yalancıktan. Yığma tepeden aşağı yuvarlanarak ölü taklidi yapardık yalancıktan vurulunca. Kıçımıza çakırdikeni batardı yuvarlanırken. Tatlı bir gülüş geçiyor yüzümden. Gözlerimi kapatıp yeniden dalıyorum uykuya. Kim bilir belki kaldığım yerden devam eder rüyam. Demir Kilit
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.