Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Belene’de mezarlık henüz yokken ölenlerin, öldürülenlerin akıbeti belliydi. Koyarlardı cesedi torbaya, onun yanına bir taş...  Yallah Tuna’ya! Adı dillere destan olmuş Mavi Tuna kaç yıl ağladı, kaç yıl feryat etti? Duyan olmadı. Başlar eğildi, eğilmeyenler kesildi!Kader denildi. Vahşet denildi. Akıbetin sırrı ve acısı sineye gömüldü. Tuna’ya atılanlarla birlikte gerçekler de sulara gömüldüler. Öldürülenler, anılarda ancak ”böyle birisi vardı” denilecek kadar yer tutabildiler. Ceset torbalarının çoğu karşıdaki Romanya sahiline vuruyordu. Kilometrelerce uzayıp giden sazlarla kaplı bataklık, ülkenin içlerine kadar uzanır. Bakir doğadır orası. O yıllarda Tuna’dan geçen gemicilerin gözüne tuhaf torbalar çarpıyordu. Bazılan yırtık, bazıları çürümüş, deliklerinden insan kemikleri fırlamış, kimi defa yeni atılmışların el ve ayakları ya da solgun yüzlerinde okunan insanlık dışı vahşetin feryadı... Romanya hükümeti komşusunu defalarca uyardı. Kulak asan olmadı. Nihayet Romanya nota verdi ve sorunu B.M. Teşkilatı’na götüreceğini bildirdi. O günden sonra cesetlerin akıbeti karanlıkta kaldı. Ortalıkta görünmediler. Belki de Çekirge adasında üçüncü bir kamp mevcuttu. Ara sıra o adadan yükselen dumanların kaynağını arayan soran olmadı. Bulgaristan’ın “Mezarlık yapılacak’ sözü hemen yerine getirilmemiş olsa da Romanya geçici bir süre için itirazlarına ara verdi. İki tarafı yönetenler aynı efendinin uşaklarıydılar. Uzlaştırıldılar. “Nihayet çilekeş nehir rahatlar ve ceset çürütme vazifesinden kurtulur...” diye düşünenler aldandılar. Belene Golgotası var olduğu sürece Mavi Tuna’nın huzura kavuşması hayaldi!
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.