Gönderi

Yedi yıl önce, 10 Kasım 1891. Bu mektubu alacağıma keşke kalbime bin hançer yeseydim. Èmile’i ihbar eden imzasız bir mektup, bir paçavra. Okuyunca, küçük çamaşırcım Jeanne Rozerot’nun üç yıldır Èmile’in metresi olduğunu öğreniyorum! Mektup her bilgiyi, Èmile’in metresini yerleştirdiği Saint-Lazare sokağındaki adres dahil olmak üzere veriyor, özellikle de çocuklardan söz ediyor. İki çocuk. Bir erkek, bir de kız. O gün ölsem daha iyiydi. Yirmi sekiz yıldır Èmile’in hayatını paylaşıyorum; önce hayatta kalmak için, sonra da Èmile’in bugünkü haline gelmesi, meşhur bir yazar olması için mücadele ile geçen yirmi sekiz yıl. Ama çocuksuz geçen yirmi sekiz yıl. Bunu nasıl yapabildi bana? Evet, koşa koşa o adrese gittim. Evet, kapıyı zorladım, çekmeceleri boşalttım. Evet, mektupları buldum, Èmile’in ona yazdığı mektupları. Evet, haykırdım, tehdit ettim, cinayetten, intihardan, boşanmadan söz ettim. Jeanne, benim gençliğime benzediği için kendi ellerimle işe aldığım Jeanne! Aynı öksüz çocukluk, tek başına ayakta kalmak için gösterilen aynı cesaret. Èmile bana, bize nasıl böyle ihanet edebildi? Kız ondan otuz yaş daha genç, ama yayımlanmış ilk satırlarından Germinal’inin dünya çapında kazandığı başarıya kadar, bir dişi kurt gibi onu kollayan benim! O korkunç günde bizim hikayemizin artık sona erdiğini düşündüm. Èmile yalvardı, ağladı, yeminler etti, sözler verdi… Ama yıkılmıştım, yaralıydım. Doğruluğuna, ahlaki zerafetine, entelektüel dürüstlüğüne, yeteneğine öylesine hayran olduğum adam, yere serilmişti. İşbirliğimiz tamamen ölmüş gibi geliyordu bana. Ben de ölmüştüm çünkü.
Sayfa 10 - Alfa Yayınları
·
22 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.