Gönderi

"Ne istiyorsun?" Bu içindeki sesten duyduğu ilk anlaşılır sözcüklerle ifade edilebilecek, açık, kutsal bir şeydi. "Ne istiyorsun? Ne istiyorsun?" diye tekrarlıyordu kendi kendine. "Ne mi acı çekmemek. Yaşamak." diye cevap verdi. Sonra gergin bir halde dikkat kesildi; öyle ki ağrısı bile dikkatini dağıtamadı. "Yaşamak mi? Nasıl yaşamak?" diye sordu içindeki ses. "Evet, yaşamak, eskisi gibi, güzel, hoş bir şekilde yaşamak." "Eskiden nasıl yaşıyordun ki, güzel ve hoş mu?" diye sordu içindeki ses. Sonra o hoş yaşantısının en güzel dakikalarını gözden geçirmeye başladı İvan İlyiç. Fakat, tuhaftır ki hayatının en güzel dakikaları hiç de o zaman gözüktüğü gibi gözükmüyordu şimdi. İlk çocukluk hatıraları dışında hiçbiri... O zamanlar, çocukluğunda, geriye dönebilse gerçekten yaşanılası hoş bir şeyler vardı. Ancak bu güzelliği görüp geçirmiş o adam yoktu artık: Bir başkasının hatıralarıydı sanki.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.