Bir de kendi kendine konuşma peydahlanmıştı son zamanlarda. İnsan düşündüklerini dillendirdikçe daha çok ikna oluyordu galiba yaşadığına. Saatlerce durmaksızın konuşuyor, konuşuyordu. Kendi kendine, duvarlarla, çay bardağıyla, perdeyle, kirlenmiş iç çamaşırıyla, artık izlemediği porno film cd’leriyle, rüyalarından arta kalan fotoğraflarla ve akla gelebilecek her şeyle... Belki de bu yolla ölümü yok edebileceğine inanmak istiyordu. Amansız bir trolle, zihninin derinliklerinde paslanmış tek bir konserve kutusu dahi bırakmamacasına içindeki karanlık denizin diplerini tarıyordu sanki böyle yaparak.