pedegojik kaygılarım yok, zaten ihtisasım da yok. sadece beşeri tecrübe. insan oğlu hayatı gittikçe zorlaşan bir serüvene doğar bana göre. ve ilk karşılaştıkları olaylar daha sonra karşılaşacağı olayların baz ı olur ve davranışları buna göre belirlenir. gerek yazarın melankolisi gerekse kitabın karamsarlığı hayatın doğal seyrinde tek taraflı bakış sunuyor. bu bağlamda çocuklar için hayatın tüm yönlerini görebileceği 1 mutluluğun bazen 100 üzücü olaya karşı insanı rahatlattığı gerçeklerini görebileceği eserlerin okunması gerektiğini düşünüyorum. yani ailedeki sosyal statüler kemikleşmiş ve bireyi sömüren bir sistemin yansıması, ancak hayatta bir ailenin tüm fertlerinin çalıştığı ve sağlıklı sosyal statülerin kurulduğu da vaki... gibi. diğer taraftan çocukların sorumluluk almasını da düşünüyorum ama dediğim gibi bu bir süreç işidir. siz yeni doğan bir bebeğe koşucu ayakkabısı giydirirseniz istediğiniz sonucu alamazsınız. bebeğin önce emeklemesi, sonra tutunarak ayağa kalkması, daha sonra sendeleyerek yürümesi ... diğer taraftan insanlık yalnızlığa mahkum ediliyor bu zaviye ile. yani kendi ayakların üstünde dur, ki eğer işe yaramazsan ailen bile sana sahip çıkmaz felsefesi işleniyor kitapta. böyle bakan bireylerin bulunduğu ortamlarda kişiler insanlık erdemlerinden mahrum yetişecek ve bananecilik genel karakter özelliklerinden olacaktır. sonuçta insan kaybedecektir. gibi...