Kitabın ilk sayfalarındaki edebi süslemeler ve uzun cümleler biraz yoruyor, açıkçası sıkılabilirsiniz. Fakat olaylar geliştikçe kitaba gömülmeye başlıyorsunuz gerçekten.
Yazarın “Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat” kitabında da olduğu gibi geriye dönük bir hikayesini dinliyorsunuz. Bir doktorun hırsı ve vicdani yükümlülüğü arasında sıkışıp nasıl bir Amok koşucusuna dönüştüğünü dinliyorsunuz.Amok koşucusunun ne olduğunu tam anlamıyla kitaptan öğreniyorsunuz.Ve yine bu kitapta da karakterlerin yerine kendinizi koymaktan alamıyorsunuz kendinizi. Her kitaptan çıkardığımız bazı bakış açısı, çıkarımlar vardır; fakat bu kitapta her karakter sizmişsiniz gibi geliyor. ‘Ben olsam ne yapardım, ne hissederdim?’ cümleleriyle cebelleşiyorsunuz biraz.
Doktorun davranışının ne kadar yanlış olduğunu düşünsek de kitap bize karakterin hislerini, düşüncelerini, sebeplerini öyle bir anlatıyor ki Doktoru anlayabiliyoruz. Ben davranışlarının haklılığını gerçekten hissettim diyebilirim. Düşündüren, akıcı ve bir solukta bitirebileceğiniz bir kitap. Kesinlikle tavsiye ediyorum