Şeker Portakalı serisinin ikinci kitabını da yine aynı gülümseme ve aynı hüzünle okudum. Güneşi Uyandıralım, Şeker Portakalı'nın bir tık altında kalmasına rağmen yine çok içime dokundu.
Zeze'nin bitmek tükenmek bilmeyen afacanlığı, yalnızlığı herkesin kendinden bir parça bulmasını sağlıyor onda. Bu kez o minik hayal dünyasında şeker portakalı ağacı yerine yüreğine yerleşen Adam adında bir kurbağayla konuşuyor. Büyümüş ve evlatlık verilmiş. Küçük beyimiz ayrıca aşık olmuş. Fakat yine de dur durak bilmeden kendine "baba" figürü arayışı içerisinde. Hayali babası Fransız şarkıcı Chevalier'in ona ısrarla "Kaç yaşında olursan ol karşılaştığımızda beni, yani babanı mutlaka öp" diye üstüne basa basa uyarması çok içime işlemiş olacak ki kitabın kapağını kapatır kapatmaz önce gidip babamı öptüm.