Dağ sallansa da insan sallanmamalı.Ve nihayet Nuri Pakdil’in Otel Gören Defterler Serisi’nin altıncı ve son kitabı Yazmak Bir Mucize’yi de okudum. İşte altını çizdiğim satırlar:
Ve bakarbakmaz, bunalımı o anlık da olsa, insanın içinden çıkarıp yere çarpan şu Kutsal Atlas: Gökyüzü. Bazen, çok mu çok mütevazı da olur, kolunuza girer, konuşa konuşa yürürsünüz Gökyüzü’yle.
*
Bir deli hayalet: Sükûnetsizlik. Bunu da ancak, Sükûnetsizliğe mahkum olan duyar, görür, işitir.
*
Gezme-Görme: Bu, benim içimdeki çınarın anlatılışı demektir: Dalları bütün yeryüzünü işaret eden.
*
Hayat: Hem yürünülen yoldur, hem taşınan dağ. Ağlar atmaktır sulara bu da. Daha çile. Çilek gibi kızarmamalı: Pişe pişe: Ne pişerse tavada.
*
Şükretmek de, insanın bitimsiz bir hazinesi, iyi ki.
*
Somutlaştırılması mümkün olmayan, ne ki her ânınızı, her molekülünüzü kaplamış şey: Sessizliksizlik.
*
Dil, yazarının cazibesidir. Çekiç ve kalem.
*
Her şey eksilebilirdi insanda; ama, vicdan asla!
*
Devrimci Yürüyüş; sabrın, dayanma gücünün, insanın içinde devrim kürü yapa yapa ilerlemesidir.
*
İstanbul: Bakıldıkça, düşünüldükçe derinleşen bir gökyüzüdür.
*
Kanayan Güldür Kalbimde Ortadoğu.
*
Âmentü ne kadar çok tekrarlanabilirse, insan vicdanına diriliş ateşleri daha harlı, daha cüsseli dokunmaya, o vicdan sahibini dinamikleştirmeye başlar.
*
Dağ sallansa da insan sallanmamalı.
*
Yarış, kulakları dik atla kazanılabilir. Bu kâinat bunun için zaten yaşanmaya değer ya!
*
Her işimde tanık tutmaya çalışırım: Benim tanığım daima sabır.
*
Bütün yollar Küdüs’ten Mekke’ye Çıkar.
*
İnsanın kendi kalbine yaklaşması harflerle daha kolaydır. Zor olan, birinci kelimeden sonraki kelimeyi yazabilmek. En zor şey yazıda.
*
Ey İnsan, şunu unutmayacaksın: Direnişini bilincinde zula ederken taşıyacaksın; vicdanla besleniyorsa eğer direnişin.