çevremdekilerin “sen nasıl simyacı’yı okumazsın?” sorularından usanıp, okumaya başladığım bir kitap. çokça konuşulmasına, methiyeler yazılmasına rağmen ben kitabı o kadar etkileyici bulmadım. belki de artık kitap hakkında söylenenler sebebiyle beklentimi yüksek tutmamdandır, bilemiyorum.
sürükleyici olmasına sürükleyici bir kitap. romanın bitimi okuyucuyu az da olsa şaşırtıyor. güzel mesajlar içeriyor tabi ama ne var ki, yazarın aynı konu ve cümleler üzerinde diretmesi, öğütler vermesi, bana kişisel gelişim kitabı kokusu aldırdı buram buram. neredeyse artık bütün herkesin bildiği şeyleri her sayfada yinelemiş gibi geldi bana. yine de son sayfaya kadar bir derinlik aradım. bulamadım o ayrı. yine de arıyor olmak bile güzeldi benim için. kitabın arka kapağında “simyacı’yı okumak, herkes daha uykudayken şafak vakti uyanıp güneşin doğuşunu izlemeye benziyor” yazısını sevdim en çok. buna katılabilirim belki. ruhumu dinlendiren bir kitap oldu, sadece bu.