Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

412 syf.
10/10 puan verdi
·
109 günde okudu
”Aklini kullanma cesaretini göster”(Kant)
İnsanlık tarihi nerede basladı nereye gidecek? Kültür nedir? Din nedir? Irk nedir? Toplumsal degisimler , hareketler, devrimler neden sebep sonuc iliskisini çözümleyebilmek icin farklı bir perspektif verecek , size ilham verecek bir kitap, Yasanmis olaylardan yola cikarak , sizi bir düşünce dünyasında yolculuğa cikartiyor, yolda gördüklerinizi yorumlamanızla daha önceki tecrübeleriniz(beyninizde olan bilgi,kulturunuz,dininiz) de muhakkak bir sekilde etkiliyordur. Birde size verilen herseyin kesinlik, mutlaklıktan ziyade , kendi terazinizde tartıp sonra elekten geçirip ona göre yorumlamak gerekir. Bu durum sunu benzer , yüzmek icin denize girdiginizi düsünun, kimi sadece kiyilarda yüzer, kimi biraz daha ileri gider, kimi de bir dalgic gibi denizin dibine girip orda diger yüzücülerin göremediği şeylere vakıf olur. ”Bildiklerimiz, sadece bir damla,bilmediklerimiz ise, bir okyanustur ” biri demiş ama tam olarak kim olduğunu hatırlatmıyorum, Eksik taraflarından bir tanesi, insanoğlunun tarihi o kadar eskidir ki, Harari`nin sadece son ikiyüz yıla agirlik vermiş,buda belki bütün insanligin tarihini anlamada eksik kalıyor. Birde uzmanlık alani sadece tarih olan(tarih profesörü) bir bilim adaminin antropoloji , psikoloji/psikanaliz,din,felsefe alanına giren konularda kendi perspektifinden degerlendiriyor. Yani bu kadar geniş ve farklı alanlarda kalem çalmak fazla mübalağa bana göra. Tabi bügun ki modern dünyada sürekli bir algıya/beynin hacklenmesi/ günde binlerce kez farklı mesaja maruz kalan bireyler , ister istemez düşünce dünyasi, hissettikleri bir sekilde etkilenmektedir. Harari`nin bu banyodan gecmis olması etkilenmiş olması kacinilmazdir. Her ne kadar tarih profesörü olsada, bulunduğu ülkenin, yetistigi iklimin,kültürün , çevrenin üzerinde yaptıği intiba bir sekilde kitabına yansitmis.. Bilim adami rasyonel düşünen ve irrasyonel hareket etmeyen, somut verileri olması gerekir. Ama bir sosyal bilim olan tarih /antropoloji, daha cok yorumlama üzerine giden, cünku elinizde sinirli bir belge yada hicbirsey yoktur.Tamamen hayal gücünüze dayanan sonuçlama yaparsiniz. Bilişsel devrime, tarım ve sanayi devrimine, ekonomiden mutluluk arayışına insan sosyolojik ekolojik ya da tarihsel kavramların birbirini nasıl etkilediğinin farkında olmadığımız şeylere ışık tutuyor. Özellikle bu neden sonuç ilişkileriyle zihin açan kısımlara guzel. Bunların hepsinin birbiri ile ne gibi etkileşimi vardır? Veya Tarihte nasil bir etkilisim icinde olmuşlardi ,ve gelecekte nerelere gidebilir? Diger incelemeleri okurken bu kitap ile ilgili, karsilastigim , yazarın özellikle kapitalizmi öne cikarip, övdüğü ile ilgili…Tabi eger sizin backgroundunuz, heybeniz sadece olaylari aciklamak yada yorumlamak icin liberalizm, kapitalizm yada sosyalizm üzerine ise o zaman yanılıyorsunuz dur. Büyük resmi göremezsiniz. Yazar tarihte yasanmis sömürge olaylarinin , ekonomik ve sosyal bir perspektiften ele almis, eksik kaldigi yerler olabilir ama bu demek değildir ki; Yazar sömürü düzenini savunuyor!,sadece size kendi perspektifinden gördüklerini aktiriyor. Ve sizin orda anlatilanlari yorumlaniz da tamamen sizin bildikleriniz ile ilgilidir. Bir bölümde gecen su paragraf nasil yorumlarsanız artik; ”Eğer bu imparatorlukların, dünyanın dört bir yanında ölüm, baskı ve adaletsizlik dağıtan kötü niyetli canavarlar olduğunu düşünüyorsanız, işlenen cinayetleri anlatan ansiklopediler doldurabilirsiniz. İmparatorlukların tebaa olan halklarının hayatını yeni ilaçlar, daha iyi ekonomik koşullar ve güvenlik sağlayarak iyileştirdiğini düşünüyorsanız bunlarla ilgili de bir ansiklopedi doldurabilirsiniz. Bilimle yakın işbirliği yapmaları sayesinde, bu imparatorluklar o kadar büyük güç toplamış ve dünyayı o kadar büyük ölçüde değiştirmiştir ki, basitçe iyi veya kötü olarak adlandırılamazlar. Bugün içinde yaşadığımız dünyayı, o imparatorlukları yargılamak için yararlandığımız ideolojiler de dahil, bu imparatorluklar yaratmıştır”... ”2013’teki ekonomik pasta 1500’dekinden çok daha büyük ama o kadar eşitsiz dağılıyor ki, pek çok Afrikalı köylü ve Endonezyalı işçi, bütün gün süren yorucu bir çalışmanın ardından eve atalarının beş yüz yıl önce getirdiğinden daha az gıdayla dönüyor. Tıpkı Tarım Devrimi gibi, modern ekonominin büyümesi de dev bir aldatmaca olabilir. İnsan türü ve küresel ekonomi büyümeye devam edecektir ama giderek daha fazla sayıda insan açlık ve yoksulluk içinde yaşayacaktır.”.. Ve baska bir yerde sebep sonuc ilişkisini bize anlatmaya calisiyor, doğru veya yanlis o bizim yorumumuza kalmis, mutlak doğru veya mutlak yanlis yoktur,Yani kime göre, neye göre? ”Örneğin 16. yüzyılda krallar ve bankerler dünyanın etrafını dolaşacak seyahatlere muazzam finansal kaynaklar aktarmışken, çocuk psikolojisiyle ilgili araştırmalar için bir kuruş bile ayırmamıştır. Bunun nedeni de kralların ve bankerlerin dünyanın yeni bölgelerin keşfedilmesi durumunda kendilerinin de yeni topraklar fethedeceği ve yeni ticaret imparatorlukları kuracağı beklentisidir, öte yandan çocuk psikolojisini daha iyi anlamanın kendilerine bir kâr getirmeyeceğinin farkındadırlar”.. İnsanlık tarihi bir kitabi sagamiyacak kadar uzun ve geniştir, yüzlerce ansiklopedik bilgi yada milyonlarda İnternet sayfası yapsanız bile yetmez. Ama genel anlamda bazi yasanmis olaylari anlamak icin Hariri bize bir fener tutmaya calisiyor. Bana göre de cok basarili olmuş. Tabi bunun yapan baska yüzlerce kitap, yazar da olabilir ama benim okuduğum bu kitap bana bu bakis acisini vermiştir. Kotu bir kitap veya yazar diyemem o zaman. Yada mesela tarih ile ilgili dusuncelerini bize aktarırken, savunduğu bir teori sudur, yani dediğim gibi mutlak bir doğruluktan ziyade bakis zaviyesi önemli; “Öyleyse neden tarih okuyoruz? Fizik veya ekonominin aksine, tarih doğru ve tutarlı tahminlerde bulunmak için uygun araç değildir. Geleceği bilmek için değil, ufkumuzu genişletmek, mevcut durumumuzun ne doğal ne de kaçınılmaz olduğunu anlamak ve sonuç olarak önümüzde akla hayale gelmeyecek olasılıklar bulunduğunu anlamak için tarih okuyoruz. Örneğin Avrupalıların nasıl olup da Afrikalıları boyundurukları altına aldıklarını anlamak, bize ırk hiyerarşisinin kesinlikle doğal veya kaçınılmaz olmadığını ve dünyanın farklı bir şekilde de düzenlenmiş olabileceğini fark etmemizi sağlar” Özellikle bugünkü modern dünyada genel gecer olan, din, dil ve irk ayrimi olmamaksızın hepsinin ortak noktalarından bir tanesi; ”Dini inançlar konusunda anlaşamayan Hristiyanlar ve Müslümanlar paraya inançta anlaşıyordu, çünkü din bir şeye inanmamızı isterken, para başkalarının da bir şeye inandığına inanmamızı ister”... Mesela sosyalist ve komünist bir düzen oldugunu iddaa eden Cin Halk Cumhuriyeti veya Kapitalist sistemin en byuklerinden olan Amerika arasinda fark kaldimi? ”Bugün tüm insanlar, itiraf etmek istemeseler bile, giyim kuşamda, düşüncede ve zevkte Avrupalıdır. Söylemde çok katı Avrupa karşıtı olabilirler ama gezegendeki neredeyse herkes siyaset, tıp, savaş ve ekonomiyi Avrupa'nın gözlerinden görüyor, Avrupa melodileriyle yazılmış ve Avrupa dillerinde söylenen müzikleri dinliyor. Yakın bir gelecekte küresel boyutta üstünlüğü kurmaya aday günümüzün gelişen Çin ekonomisi bile, Avrupa tipi bir üretim ve finans modeli üzerine kuruludur”... Tarihin akisi icin, farkli kültürler, medeniyetler ortaya cikmislardir ve bunlarin kendi kulturleri dilleri, dinleri, yasam bicimleri, gelenekleri olmuştur ve bunlara göre adalet, esitlik, gibi kavramlari kendi perspektifinden yorumlamislardir, mesela tarihte yasamis olan kadim bir medeniyet ve kültür olan Babiller ile günümüz modern dünyanın en buyuk hakim kültürü kabul edilen Amerikalilari karsilastirirken Hariri,söyle yorumlamis; ” Amerikalılara göre insanlar eşitken, Babillilere göreyse kesin olarak eşit değildir. Amerikalılar doğal olarak kendilerinin haklı, Hammurabi’nin haksız olduğunu öne süreceklerdir. Hammurabi de doğal olarak kendisinin haklı, Amerikalıların ise haksız olduğunu öne sürecektir. Aslında iki taraf da haksızdır. Hem Hammurabi hem de ABD’nin kurucuları, eşitlik veya hiyerarşi gibi evrensel ve değiştirilemez adalet ilkeleriyle yönetilen bir gerçeklik hayal etmişlerdir. Bunlar sadece Sapiens’in derin hayal gücü ve icat ederek birbirlerine anlattığı hikayelerde var olabilir. Bu ilkelerin nesnel bir geçerliliği yoktur.”
Hayvanlardan Tanrılara: Sapiens
Hayvanlardan Tanrılara: SapiensYuval Noah Harari · Kolektif Kitap · 201936,4bin okunma
·
27 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.