Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

600 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 günde okudu
Ölümden gayri tek seçenek : Mübadele
Bu belgesel romanda Kemal Anadol, Kurtuluş Savaşı öncesi dönemde Foça-Ayvalık-Midilli ekseninde yaşanan hayatları ve olayları birkaç ailenin yaşamından hareketle kronolojik sırayla, detaylı tarihi ve siyasi bilgiler vererek anlatıyor. Aynı Dido Sotiriyu’nun romanı "Benden Selam Söyle Anadolu'ya"da olduğu gibi burada da yaşayanların bu süreçte olayların akışını değiştirme güçlerinin olmadığını acı ile izliyoruz. Birinci Dünya Savaşı’na sürüklenen Osmanlı İmparatorluğu’nun bu zor dönemecinde yaşanan siyasi çekişmeler, Mora Yarımadası’dan Balkanlar’ın da kaybı ile sarsılan Osmanlı’daki değişik görüşler ve iktidar kavgaları, İttihat ve Terakki’nin başlattığı iktidar yürüyüşü ve sonucunda iç içe yaşayan Rumlarla Türklerin bu savaşa kurban edilmelerinin trajik öyküsü bu. Mübadele ile defalarca dağılan ailelerin ve hayatların buruk öyküsü burnumuzun direğini sızlatıyor okurken. Resmi olmayan ancak gizliden desteklenen çeteci hareketlerle Küçük Asya Rumları’nın panikle adalara göçtüğünü, Yunanlıların ilerleyişi ile bu Rumların tekrar evlerine döndüklerini, ancak Türk Ordusu’nun tekrar üstünlüğü alıp Yunanlıları Anadolu’dan kovması ile artık bir arada yaşamaya yüzü ve mecali kalmamış bu halkların tekrar kırıldığını öğreniyorsunuz. Mübadeleyi hep merak ederdim ve zalimce bulurdum; kağıt üzerinde ne kadar anlamlı da görünse özünde herkesi yıllardır yaşadıkları kendi topraklarından söküp atmak demek olan bu kararı anlayamazdım. Artık öğrendim ki aslında ilk mübadele savaş öncesi tetiklenmiş ve yaşanmış, savaş sonrası ise artık bir arada huzur ile yaşaması mümkün olmayan, birbirlerinin kanına girmiş, canını almış halklara ölümden gayri bir seçenek sunmak için mübadeleye razı gelinmiş. Bu kitap aynı zamanda İttihat ve Terakki’nin büyük ümitlerle ve doğru tespitlerle başlayan, ancak genç, tecrübesiz ve fütursuz kadrosunun yanlış politikaları ve uygulamaları ile yol açtığı hataları ve parçalanışı bir tarih kitabı titizliğinde göstermesi yönünden de kıymetli. Bu kadar zayıflamışken ve yarım yüzyıl sadece ve sadece kendisini parçalamak isteyen devletlerin çakışan çıkarlarını kullanarak ömrünü uzatmaya çalışan Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmaması zaten mümkün değilmiş; ancak parçalanmanın bu kadar temelden, bu kadar çok kayıpla ve geri dönüşsüz olmasında İttihat ve Terakki’nin cahil ama cehaletinin farkında olmayan ekibinin vebali büyük. Yarım yüzyıl devleti istihbarat örgütü ile yöneten ama bir şekilde zayıflayarak da olsa ayakta tutmayı başaran Abdülhamit Han’ın halefleri, seleflerinden öğrendikleri istihbarat – gizli örgüt – ayak oyunları ile bu güzel vatanın esas bileşenleri olan çeşitli halklar arasına geri dönülemez nifak tohumları ekmişler, ya da ekilmesine seyirci kalmışlar ve bizi; renksiz, yoksul, dar görüşlü bir çerçeveye hapsetmişler. Hala, her gün akıllara zarar bu yoksullaşmanın faturasını ödediğimiz düşünüldüğünde tarihi neden daha çok okumamız ve ders almamız gerektiği bir kez daha çıkıyor ortaya. Bu arada "ama onlar da öldürdü" konulu tartışmalara girmemek için bir de dipnot düşeyim. Bence kimin hatalı olduğunun artık çok da önemi yok; zira olan olmuş, bitmiş; bence herkes haksız... Büyük savaşlarda hep olduğu gibi bir çılgınlık durumu söz konusu, dolayısıyla siyasi yönetimler birbirinin gözünü oymaya o kadar odaklanmış ki insani her şey rafa kalkmış; halklar da "kahramanlık", "şehitlik", "zafer" hayalleri ile kolay kandırılmış. Her zaman olduğu gibi olan, çoğunlukla sessiz, sıradan, gariban insanlara olmuş. İşte bu güzel romanda, bu sıradan insanların bu dünyadan sessizce göçüp giderken yaşadıklarını okuyabilirsiniz.
Büyük Ayrılık
Büyük AyrılıkKemal Anadol · Doğan Kitap · 201323 okunma
·
70 görüntüleme
Seda okurunun profil resmi
Ne kadar güzel yorumlamışsınız. Belgesel romanları çok severim. Benden Selam Söyleyin Anadolu'yu inanılmaz bir duygu yoğunluğu ile okumuştum, bunu da okumaz farz oldu.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.