Unkapanı köprüsü, benim en çok eğlendiğim yer. Tahta köprünün döşeme tahtları arasında bir karışlık, iki karışlık aralıklar var. Yola çıkmadan annem sıkı sıkıya tembihlerdi:
_ Köprüden geçerken dikkat et ! Ayağın kayar da aman...
Köprüyü her geçişimde babamın anlattığı bir gülütü anımsardım :
Adamın biri yolda bir arkadaşıyla karşılaşmış.
_Nereye gidiyorsun ?
_At pazarı’nda eşek almaya...
_Yahu öyle söylenmez.
_Ya nasıl söylenir ?
_İnşallah Atpazarı’na gidip, ordan inşallah eşek alacağım,denir.
_Hadi canım, işte para elimde...Artık bunun inşallahı maşallahı var mı ? Eşeği alıp geleceğim.
Ayrılmışlar.Adam bu döşeme tahtaları aralıklı köprüden geçerken, ayağı aralığa girip de elinde tuttuğu paralar denize düşmez mi !
Akşam dönüşünde yine öbürüyle karşılaşmış,selamlaşmışlar.
_Nereye böyle ?
_İnşallah eve gideceğim, inşallah çalışıp para kazanacağım, inşallah para biriktireceğim, inşallah Atpazarı’na gideceğim, inşallah ordan bir eşek alıp, inşallah eve döneceğim ...