Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

274 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
67 günde okudu
Sadece sahip olarak mutlu olamayız. Sadece tüketerek mutluluğu yakalayamayız. Gerçekten mutlu olmanın yolu olmaktan geçiyor. Olmak denince akla sevmek, paylaşmak ve çoğalmak geliyor. İnsan ne kadar çok severse ve sevgisini paylaşırsa, hayatında sevginin yeri daha çok büyür. Tüm evren hayatını sevgi ile doldurur. Böylece mutluluk oranı yükselir. İnsan sevginin aslında özgürlüğün çocuğu olduğunu anladığı zaman sahiplik, birine ve ya bir şeye sahip olmak duygusundan uzaklaşıp, onu ve kendisini özgür bıraktıkça daha çok mutlu ve huzurlu olur. Bununla ilgili kitapta şöyle bir kısım var: "Buddhizm'e göre, her türlü ihtirastan arınmak gerekmektedir. Hatta insan, kendi benliğine sahip olmayı bile düşünmemelidir. Geçici olan hiçbir şeye, dahası mükemmelliğe ulaşmaya bile bir tutku olarak istek duymak, oraya ulaşmayı engeller." Son olarak, insan ne kadar çok bencillikten ve sahiplikten uzak olup, paylaşmaya meyl ederse, o kadar çok büyür, çoğalır, gerçek tatmini yakalar ve artık doyumluluk duygusu ile gerçekten tanışır. İnsan denen varlık aslında her şey ve hiç bir şey olduğunun farkına varınca bir çok şey değişecektir. Goethe'nin de kitapta belirtilen şiirinde söylediği gibi: “Mülkiyet: Biliyorum ki ben, Ruhumdan akıp gelmek isteyen düşünceler dışında Hiçbir şeye sahip değilim. Biliyorum ki ben, Tatlı bir sevgiyi, küçük bir sevinci tattığım anlar dışında, Hiçbir şeye sahip değilim.” Bizler ne kadar çok tüketirsek, o kadar çok mutlu ve o kadar çok "BEN" oluruz zann ederiz. O kadar çok hazz alırız sanarız. Halbuki olaylar hiç öyle gelişmez. Ve zamanla tatminden uzak ve kendini sahip oldukları ile eşdeğer sayan biri olmak yolunda ilerleriz. Peki bunun nesi kötü? Mesele de şu. Ya sahip olduklarımızı bir gün yitirirsek? Hani kendimizi sahip olduklarımızla tanımlarız ya, bir gün onlar elimizden uçup giderse ne olacak? Sahip olduklarımız şeyler dışında bir hiçmiyiz biz? Soru bu... Kitap da bunu anlatmaya çalışıyor. Sahip olduğumuz şeyler bizi tanımlamaz, sürekli tüketmek ise bizi nirvanayı bırak, tatmin etmez bile. Hep eksik bırakır ve hep o hazzı ala bilmek için dahasına sürükler ve böylece dipsiz bir uçuruma sürüklenir gibi yaşarız ya da aslında yaşamıyoruzdur, bilemiyorum.... Hayatımın bu döneminde karşıma çıkman tesadüf değil, biliyorum. Ben mesajı aldım. Teşekkür ederim, Erich Fromm! Sonluğu kitaptan bir hisse ile tamamlamak istiyorum: "Eckhart'ın düşüncesini en iyi açıklayan sözü: "İnsanlar ne yaptıklarını değil, daha çok ne olduklarını düşünmelidirler" deyişidir. Yaşamın ağırlığı, "iyi olmak" üzerinde toplanmalıdır, ne yapıldığı ya da ne kadar çok yapıldığı üzerinde değil. Yapmak hangi temeller üzerine oturtulmuşsa, onun izlerini taşır. Bizi harekete geçiren ruh ve davranışlarımızı yönlendiren karakter, 'olmak'ı belirleyen gerçek öğelerdir. Dinamik özümüzden kopmuş olan davranış ve inanışlar ise bu açıdan bakınca, gerçek değillerdir."
Sahip Olmak ya da Olmak
Sahip Olmak ya da OlmakErich Fromm · Say Yayınları · 20153,475 okunma
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.