Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Aslında Aristotelesçi felsefe birikimi üniversiteleri, 13. yüzyılda birer öğrenim merkezi olarak yaratmıştı. Başından beri bu kurumlar, varlıklarını Aristoteles’in yorumlarına ve bunların duyurulmasına adamışlardı... Yine baştan beri, üniversite Katolik kilisesiyle de ilişki içerisinde olmuştu. Kilise öğreniminin önde gelen merkezi olduğu sürece üniversitenin bağımsız bir varlığa sahip olabilmesi olanaksızdı. Kilise isteklerini kendi dışındaki bir kuruma benzetmeye çalışmış değildi. Tam aksine üniversiteyi bir toplumun en önemli öğrenim kurumu olarak yaratan ve besleyen zaten kilisenin kendisiydi. (Aksi halde böyle bir kurumun oluşmasına olanak yoktu.) Avrupa üniversitelerindeki bütün hocalar tarikat üyeleriydi ve öğrencilerin büyük bir bölümü dinsel kariyere hazırlanan kişilerdi... Soyluların oğulları yüksek öğrenime heves ettikçe, üniversitelerin kilise elemanlarına mahsus olma niteliği ortadan kalkmaya başladı; ancak bu, üniversitelerin dinsel işlevlerinde hiçbir gevşemeye neden olmadı. Böylece 1600’de üniversitelerin çatıları altında, oldukça eğitimli, ancak modern bilimin doğuşunu selamlamaktan çok, onu hem egemen felsefe hem de içlerine işlemiş olan din için bir tehdit olarak görmeye eğilimli bir grup oluşmuştu.
Sayfa 138 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.