Gönderi

Orhun (1943-1944) kapatıldıktan sonra Sabahattin Ali, Atsız aleyhinde bir hakaret davası açtı. 3 Mayıs günü Ankara’da birkaç bin Türkçü gencin nümayişinden sonra 2. Dünya Savaşı’nda Almanların mağlûp olacağı, Sovyetlerin ise galip geleceği neredeyse kesinleştiği için devlet ve hükûmet eliyle Türkçülere karşı büyük bir hareket başlatıldı. Bu hadiselerin neticesi meşhur Irkçılık-Turancılık davasıydı. Tafsilat için şu kaynaklara müracaat edilebilir: İlhan E. Darendelioğlu, Türk Milliyetçiliği Tarihinde Büyük Kavga, Oymak Yayınları, İstanbul 1976; Mustafa Müftüoğlu, Millî Şef Döneminde Çankaya’da Kâbus (1944 Turancılık Davası), Başak Yayınları, İstanbul 2005; Yavuz Bülent Bâkiler, 1944-1945 Irkçılık Turancılık Davasında Sorgular Savunmalar, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İstanbul 2010; Hayri Yıldırım, 3 Mayıs 1944 Irkçılık Turancılık Davası, Togan Yayıncılık, İstanbul 2015; Günay Göksu Özdoğan, “Turan”dan “Bozkurt”a: Tek Parti Döneminde Türkçülük (1931-1946), s. 89-124. Hükûmet yanlısı yazılar için bkz. Irkçılık-Turancılık, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınları, Ankara 1944. Bununla beraber bu mesele hakkındaki en önemli kaynaklardan biri Orkun (1950-1952)’da Nejdet Sançar tarafından yazıldığı tahmin edilen “1944-1945 Irkçılık-Turancılık Davası” adlı tefrikadır. Tefrika derginin 3-61. sayıları arasında toplam 42 sayıda yayınlanmıştır. Neredeyse bütün Atsız biyografilerinde Atsız’a ait olarak gösterilen bu tefrika, Fethi Tevetoğlu’na göre Nejdet Sançar’a aittir ve Tevetoğlu, Sançar’a ait 10 adet defterin Reşide Sançar tarafından kendisine verildiğini söylemektedir. (Fethi Tevetoğlu, “Türkçü Dergiler IX,” s. 42). Bu tefrikanın kim tarafından yazıldığı gerçekten de ilginç bir konudur. Burada kısaca bu konuya değinmekte fayda var. Tefrika, Orkun (1950- 1952)’da yayınlanmaya başlandığında Türkçülerin davalar sırasında tuttukları notlar karşılaştırılarak elde edildiği, toplamda 1000 sayfayı geçebileceği ve ileride kitap olarak yayınlanacağı yazmaktadır ([Nejdet Sançar], “1944-1945 Irkçılık-Turancılık Davası,” Orkun (1950-1952), I/3 (20 Ekim 1950), s. 10). Başka bir yerde de tefrikanın Türkçülerden toplanan notlarla hazırlandığı, bazı notların çok uzaklardan geldiği yazıyordu ([Nejdet Sançar], “1944-1945 Irkçılık-Turancılık Davası,” Orkun (1950-1952), I/39 (29 Haziran 1951), s. 15). Atsız’ın mektuplarında da benzer yönde bir ibare vardı. O, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu’na yazdığı 9 Mart 1951 tarihli bir mektupta Yılanlıoğlu’ndan davalar sırasında orduda yapılan duyurular hakkında belgeler göndermesini istiyordu (Atsız’ın Mektupları, s. 48). Derginin 7. sayısında tefrikanın bölüm bölüm farklı kişiler tarafından yazılacağı ve giriş kısmının Atsız tarafından yazıldığı belirtiliyordu (“Ülküdaşlarla Başbaşa,” Orkun (1950-1952), I/7 (17 Kasım 1950), s. 16). 12-19. sayılar arasında tefrika yayınlanmamıştır. 19. sayıda bunun sebebi olarak tefrikayı hazırlayan heyet arasında bulunan Atsız’ın rahatsızlığı gösterilmektedir (Orkun (1950-1952), I/19 (9 Şubat 1951), s. 9). Gerçekten de bu tarihlerde Atsız, dizanteri sebebiyle rahatsızdır (Atsız’ın Mektupları, s. 45). Atsız’ın iyileşmesini müteakip 20. sayıyla tekrar başlayan tefrika 61. sayıda son defa yayınlanarak kesilmiştir. Tefrikanın yayınının durdurulmasına sebep olarak tefrikayı hazırlayanların zaman bulamaması gösterilse de asıl sebebin başka bir mesele olduğunu tahmin ediyoruz (Orkun (1950-1952), II/61 (30 Kasım 1951), s. 16). Tefrikanın yayınlandığı dönemde Türkçüler arasında Atsız’ın ve çevresindekilerin bu tefrikayla kendi reklamlarını yaptıkları hakkında bir dedikodu çıkmıştı. Atsız da mektuplarında bundan yakınıyordu. Tefrika, Atsız mektuplarında bu söylentiden ilk defa bahsettiği 19 Kasım 1951 tarihli mektubundan hemen sonra Orkun (1950-1952)’un 30 Kasım 1951 tarihli sayısıyla son buldu. (Atsız’ın Mektupları, s. 49-50). Aslında tefrikanın neşrine henüz yeni başlandığı sıralarda da bu söylentinin, yahut Türkçüler arasında bir rahatsızlığın olduğu anlaşılıyor. Mustafa Mete adlı bir okurun mektubuna verilen cevapta tefrikanın Türkçüler ibret alsınlar diye yayınlandığı ve tefrikada bahsi geçen şahısların cesaret veya fedakârlıklarının göze batmaması gerektiği yazılmaktadır (“Ülküdaşlarla Başbaşa,” Orkun (1950-1952), I/11 (15 Aralık 1950), s. 16). Anlaşıldığı kadarıyla tefrika, yayınlanmasa da üzerinde çalışılmaya devam edilmiştir. Ötüken’in Ocak 1969 tarihli sayısında bu hususta kısa bir pasaj bulunmaktadır. Nejdet Sançar tarafından hazırlandığı belirtilen kitap, 4 veya 5 cilt olarak düşünülmekte ve tutuklamalar, tebliğler, duruşmalar, savunmalar, temyiz kararları gibi konuları içermektedir (“1944 Irkçılık-Turancılık Davası,” Ötüken, VI/61 (Ocak 1969), s. 7). Tefrika hakkında en geniş malûmatı Nejdet Sançar’la 10 Kasım 1973’te yapılan bir mülâkatta bulmak mümkündür... Bu mülâkatta Sançar, tefrika hakkında ayrıntılı bilgi vermektedir. İsmet İnönü İle Hesaplaşma adlı kitabından bahsederken Irkçılık-Turancılık davasının kitabını hazırladığını söyleyen Sançar, davalar sırasında elle tuttuğu notlardan oluşan eserin yayınlandığında 3, 4 veya 5 cilt olacağını söylemektedir. Sançar, anlattığına göre, duruşmalar sırasında notlar tutmuş, cezaevine geldiğinde ise bunları temize çekmiştir. Sançar’ın defterlerinin içeriğinde davaya giden yol, sorgular, işkenceler, duruşmalarda yaşananlar, mahkemeye verilen dilekçeler, savunmalar vs. gibi konular vardır (“İsmet İnönü İle Hesaplaşma Hakkında Nejdet Sançar’la Konuşma,” Ötüken, X/119-120 (Kasım-Aralık 1973), s. 11-12). Nejdet Sançar, Hamza Sadi Özbek’in vefatı üzerine kaleme aldığı bir yazıda da bu kitaba değinmektedir. Buna göre Özbek, Sançar’ı her ziyaretinde kitabın tamamlanıp tamamlanmadığını sormaktaydı. Ayrıca Özbek, davanın kendisiyle ilgili bölümünü de hazırladığını söylüyordu (Nejdet Sançar, “Rahmetli Özbek,” Ötüken, XI/131 (Kasım 1974), s. 14). Özbek’in hazırladığı bu bölümün varislerinde olması kuvvetle muhtemeldir. Sançar’ın bu yazısının tarihi 7 Ekim 1974’tür. Atsız, 28 Kasım 1974 tarihinde Muzaffer Eriş’e yazdığı bir mektupta aynı eser üzerine çalıştığını ifade etmekte ve Eriş’ten bu hususta kendisi, Cihat Savaş Fer ve Fehiman Tokluoğlu hakkında bilgi istemektedir. Atsız’ın mektuplarını yayına hazırlayan Yücel Hacaloğlu’na göre Atsız, hayatının son dönemlerinde bu eseri tamamlamak için çaba göstermişse de kitabın hazırlanmasıyla büyük ölçüde Sançar meşgul olmuştur. Hacaloğlu ayrıca, Sançar’ın vefatından sonra Reşide Sançar’ın tamamlanmış halde bulunan bu kitabın basılması için imkân aradığını da söylemektedir (Atsız’ın Mektupları, s. 328-329). Sançar’ın vefatı, bu konunun Atsız’ın dergilerinde tekrar gündeme gelmesini sağlamıştır. Onun hakkında imzasız yayınlanan bir biyografide vefat etmeden evvel hazırladığı kitaplar arasında Irkçılık-Turancılık davasının kitabı da sayılmaktadır (“Nejdet Sançar’ın Hayatı ve Eserleri,” Ötüken, XII/135 (Mart 1975), s. 6). Ötüken’in Sançar’a hasredilen bu sayısında Mustafa Hacıömeroğlu da, onun hazırladığı kitaplar arasında bahsi geçen eserin de olduğunu yazmaktadır (Mustafa Hacıömeroğlu, “Kaynak Adam Nejdet Sançar Göçtü,” Ötüken, XII/135 (Mart 1975), s. 15). Bu konu hakkında ayrıntılı bilgi verenlerden biri de İsmet Tümtürk’tür. Ona göre Sançar, davalar sırasında durmadan not tutardı. Duruşmalar bitip koğuşlara dönüldüğünde bu notları hemen temize çeker, eksik yerleri duruşmalara katılanlara sorarak tamamlardı. Bunu yapmaktaki amacı duruşmalardaki tutanakların kasten yanlış tutuluyor olmasıydı (İsmet Tümtürk, “Nejdet Sançar’dan Hatıralar,” Ötüken, XII/135 (Mart 1975), s. 11). Anlaşıldığı kadarıyla Sançar bu notları tutarak davaların gerçek bir tarihini yazmayı planlıyordu. Konu, hakkında fikir bildiren yazarlardan biri de Necmeddin Sefercioğlu idi. Ona göre tefrika Atsız ve Sançar tarafından yazılmıştı (Türkçü Dergiler, s. 39). Görüldüğü üzere Irkçılık-Turancılık davasıyla ilgili belki de en önemli kaynağı teşkil edecek olan bu eseri kimin yazdığı yüzde yüz olarak belli değildir. Fakat yukarıda yazdıklarımızı değerlendirecek olursak, başta Atsız olmak üzere birçok Türkçü’nün yardım ettiği bu eserde en büyük emeğin Sançar’a ait olduğunu söylemek mümkün olacaktır. Bu sebeple biz de tefrikayı Nejdet Sançar ait olarak kabul ettik. Nejdet Sançar’ın vefatından sonra Reşide Sançar’a kalan bu defterlerin akıbetinin ne olduğu sorusu akıllara gelebilir. Daha evvel de söylediğimiz gibi, Fethi Tevetoğlu defterlerin kendisinde olduğu yazmıştı. Yavuz Bülent Bakiler, davadaki sorgu ve savunmaları yayınladığı kitabında bu belgeleri Nejdet Sançar’ın eşi Reşide Sançar’dan aldığını söylemektedir (Yavuz Bülent Bakiler, a.g.e., s. 7). Reşide Sançar tarafından Bakiler’e verilen bu belgeler Nejdet Sançar’ın hazırladığı kitabın bir kısmı mıdır, bilmiyoruz. Fakat aldığımız son bilgilere göre Sançar tarafından hazırlanan defterler şu an Ahmet Bican Ercilasun’un elinde ve yayınlanmak üzere hazırlanmaktadır. Umuyoruz ki bu kitabın yayınlanmasıyla Türkiye’deki Türkçülüğün tarihine ait çok önemli bir hadise büyük oranda aydınlanacaktır.
·
51 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.