Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Harf İnkılabı Maziye İlan Edilen Bir Savaş mı?
İnsanlar kelimeler üzerinden düşünür, düşündükleriyle üretir, ürettikleriyle var olur. Filozof ‘dil varlığın evidir’ demiştir. Varlığın evi yani insanın kendi manasını fehmetme yolunda muhkem bir dayanak! Kelime ne kadar vasi olursa muhayyile o kadar zengin olur, çünkü zihindeki manaların cümlecikler halinde insanın dilinde her varoluşu bir indirgemedir. Şüphesiz insan muhayyilesi gibi mükemmel bir nimeti birkaç yüz kelimeye hapsolmuş bir lisan çevreleyemez. Bu çevreleyiş insan muhayyilesini olabildiğine kısırlaştırır. Türkiye’de yüz yıl önce bir şeyler oldu. Bu olan şeylerin oluşlarını kendi zaviyesinden doğru bulup müdafaa edenler de, olanlar hiç olmamalıydı diye diretenler de var. Kısaca Türkiye olanlara razı olanlar ile olanlara rıza göstermeyenlerin ülkesi. İki tarafın da kendi zaviyesinden haklı sebepleri olduğu şüphesiz. Bu oluşların İnkılaplar halinde yapıldığı malum. Biz ise bu inkılaplardan bir inkılap olan ve ‘Harf İnkılabı’ diye tesmiye edilen bu facianın bizim zaviyemizden neden facia olduğunu dile getireceğiz. Bir dil kabaca kendi içerisinde bir yazım dili bir de konuşma dili olarak ikiye ayrılır. Yazım dili bir takım dillerde konuşma dilinden farklı olmaz, yani kelimeler okunduğu gibi yazılır, daha gelişmiş, zengin bir kültürün mahsulü bir takım dillerde ise kelimeler yazıldığı gibi okunmaz, okunduğu gibi yazılmaz. Bu insan zihnini de diri tutan bir meseledir. Örnek olarak İngilizce, Fransızca, Almanca, Latince ve bilumum batı dillerini verebiliriz. Harf inkılabı yapılmadan önce yani bugün sanki bizden çok uzak, yabancı bir lisanmış gibi gösterilme gayretinde olunan Osmanlıcayı da bu kısma dâhil edebiliriz. Harf inkılabını okuma oranlarının düşüklüğüyle iliştirenlere ezberlerini çöpe atmayı tavsiye ediyoruz. Çünkü okuma yazma oranlarının Cumhuriyet’le beraber yıllara göre bakıldığında esasen bu meselenin yazı dilinin kendisiyle alakalı olmadığı, doğrudan eğitime taalluk ettiği apaçık ortada. ‘1981 Türkiye İstatistik Yıllığı'na göre 1927-51 döneminde okuryazarlık oranları şöyle: 1927 %10,7 1936 %19,2 1941 %22,4 1946 %29 1951 %33,6. Harf İnkılabından 1 yıl önce okuryazar oranı yüzde 11'e yakın. 1928 sonunda bu rakamın yüzde 12 civarına ulaştığını kabul edebiliriz. Ancak tam 9 yıl sonra okuryazar oranının sadece 8,5 puan yükselmiş olması ilginç. Yani koparılan bütün kıyamet 9 yılda 8,5 puan yükselmek için miydi?’ (27 Kasım 2016 tarihli Mustafa Armağan’ın Yeni Şafak Gazetesindeki yazısından) Harf İnkılabının asıl gayesinin ne olduğu malum, Türk milletinin İslam ile her türlü bağının koparılmak istenmesi, ilerleyen zamanlarda onun geri dönüş yollarına çıkan her ihtimali kapatma arayışı böylelikle bin yıllık muazzam bir tarihe sırt dönmeye çıkmıştır. Bu reddediş sadece harflerin latinize edişiyle bitmemiş, ‘Güneş Dil Teorisi’ faciasıyla iki katına çıkmış ve Türk milletini gülünç duruma sokmuştur. Müslüman genç bu tahrip ve tahrifin azmen yapıldığını bilmek, Profesör Doktor Muharrem Ergin’in deyişiyle ‘Türkçe kurtarılamadan Türkiye kurtarılamaz’ şuurunda olmak mecburiyetindedir. Öyleyse yazımızı Merhum Kadir Mısıroğlu’nun Müslüman gençliğe seslenişiyle bitirelim: Ey, bir yabancı dili öğrenmek için para ve zaman olarak her fedakârlığa katlanan Aziz Genç! Biraz da kendi öz lisanını öğrenmek için gayret sarfedemez misin?
··
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.