Kıymetli bir tavsiye üzerine okuduğum bu güzel kitabın son sayfalarında; kanımın donduğunu hissettim. Öyle çok müdahale etmek istediğim oldu ki; kitabın sonu keşke böyle bitmeseydi dedim. Kitabın konusu ile ilgili uzun uzun yazmak isterdim ama düşündüm ki; içinden kısımlar paylaşmak daha iyi olucak. Hatta şöyle diyeyim kitabı kapatıp üstüne düşündüğüm satırlar...
18 Ağustos
Böyle mi olmalıydı: İnsanın mutluluğunu oluşturan şey, aynı zamanda kederinin de kaynağı mı olmalıydı?
18 Haziran
Gülüyorum şu yüreğimin haline ve yine de onun istediğini yapıyorum
3 Eylül
Bazen aklım almıyor; onu yalnızca ben, öylesine içten, öylesine dolu dolu severken, ondan başka hiçbir şey görmez bilmezken, ondan başka hiçbir varlığım yokken, nasıl olur da onu bir başkası da sever, sevebilir?
4 Eylül
Eğitim göre göre bizler birer hiç olmuşuz
10 Ekim
Onun siyah gözlerini görmek beni mutlu etmeye yeter!
19 Ekim
Ah, bu boşluk! Göğsümdeki bu korkunç boşluk!
27 Ekim
Sahip olduğum o kadar çok şey var, ama onun için duyduklarım sahip olduğum her şeyi yutuyor; sahip olduğum o kadar çok şey var ama onsuz her şey hiçe dönüşüyor
26 Kasım
Bazen kendime şöyle diyorum: Sadece senin böyle bir kaderin var;
Kurtulman mümkün değil, bahtsız! Bizim için yapacak bir şey olmadığını gayet iyi görüyorum
Hiçbir yerde iyi hissetmiyorum kendimi ve her yerde iyiyim. Hiçbir şey talep arzu etmiyor; hiçbir şey talep etmiyorum. Gitsem iyi olucak...