Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

200 syf.
·
Puan vermedi
Kitabı beden kavramına bir bakış ve feminizm olarak iki kısıma ayırabiliriz. Modern zaman öncesinden başlayarak günümüze kadar devam eden süreçte bedenin algılanışı farklıdır. Yunan felsefesinde genel olarak beden yüceltilirken Hristiyanlıkta iki farklı yaklaşım ortaya çıkar. Günahın kaynağı olmasına rağmen kutsal görülen ve ruhun bedenden üstün olduğu düşüncesi. İkinci düşünce kilisede kabul görmüş ve buna bağlı olarak ruhbanlik yüceltilmiştir. Rönesans ile başlayıp 20.yy'da devam eden algıda materyalist anlayışla beraber "beden her şeydir" düşüncesi hakim olmuştur. İslam'ın beden anlayışina göre beden ve ruh birlikte hareket eder. İnsan yeryüzünün halifesi ve beden de dâhil bu alemdeki her şey insana "emanettir." İslam'da emanet olarak görülen beden kavramı günümüzde "mülk" olarak algılanıyor. Kişinin, üzerinde her türlü tasarrufu yapabileceği, dilediği gibi kullanabileceği bir mülk. Şimdi de kitabın feminizm ile ilgili bölümüne özet bir şekilde bakalım. Ortaya çıktığı döneme göre değerlendirecek olursak haklı sebeplerle ortaya çıktığı söylenebilir. Batı modernitesi kadını ikincilleştiriyordu ve Sanayi devrimi ile birlikte de emeğinin karşılığını vermiyordu. Bu mağduriyetler sonucu bir hak talep etme olarak ortaya çıksa da ikici dalga feminizm hareketi ile birlikte yön değiştirmeye başladı. Bu dalga ile birlikte toplumsal cinsiyet kavramı ortaya çıktı ve tartışmalar bu konu etrafında şekillenmeye başladı. Kadınlar bedenlerinin kendilerine ait olduğu iddiasıyla kürtajı savunmaya başladılar. Eşcinsellik savunuluyor ve aile kavramının altı oyuluyordu. Günümüzdeki feminizmin hedefleri de bunlardır. Aileyi çökertmeye çalışmak, aile kurumunun baskıcı ve kadını ezen bir rolde olduğunu iddia ederek aileyi yıkmak feminizmin hedeflerinden birisidir. Bununla beraber eşcinsellik normalmiş gibi gösteriliyor ve şiddetle savunuluyor. Kadınların doğum yapması ve çocuk yetistirmesi bir aşağılanma gibi gösteriliyor. Kadın, erkek ve cinsiyet meselesine bakış dini ve ahlâkî yönden ele alınamıyor. Allah'ın kadın ve erkeğe verdiği rol ve yürümeleri gerken yol inkar edilerek Allah'ın yerine akıl yerleştiriliyor. Feminizm batıda ortaya çıkmasına rağmen diğer ülkelerde daha fazla sahiplenilmiştir. İslam dünyasında ortaya çıkan feminizme kolonyal yani sömürgeci feminizm demek mümkündür. Buna göre İslam kadınlar için baskıcı bir niteliğe sahiptir ve kadının peçe ve başörtüsünden kurtarılması gerekir. Başörtünün -Allah'ın emri doğrultusunda- kadının kendi tercihi olduğu kabul edilmek istenmiyor ve hâlâ kadınların baskı sonucu örtündüğü izlenimi veriliyor. Bizler tesettüre ve kadın ve erkeğin konumuna İslamın gözüyle bakarken feminizm savunucuları batının gözlüğüyle bakmak zorunda oldukları için bu kavramları bir ezilmişlik olarak görüyorlar. Uzun bir özetten sonra kitap hakkındaki düşüncelerime gelecek olursak, ilk bölümlerinde fazlaca alıntı ve yabancı kaynaklara atıf olduğu için okuma hızını biraz yavaşlatıyor. Ya da benim için öyle oldu bilmiyorum. Bu kısımlarda kendi savunduğu düşüncelerden ziyade fenimizmin ortaya çıkışından, bu düşünceyi savunan yazarlardan bahsediyor. Bunlar da yazarın konuyu tek bir bakış açısından okumadığını farklı kaynaklardan yeterince yararlandığını gösteriyor. Kitabin sonunda yer alan röportajlar da konunun daha iyi anlaşılması bakımından çok faydalı olmuş.
Emanetten Mülke
Emanetten MülkeNazife Şişman · İz Yayıncılık · 2006112 okunma
·
114 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.