Tolstoy Savaş ve Barış'ı yazarken bizim savaşın ne kadar anlaşılmaz ve gereksiz bir olay olduğunu anlamamızı istiyordu bence. Kitaba baktığımızda nerdeyse tüm kitapta bir savaş hakimken barış bize sadece soyut bir kavram olarak veriliyor. Yazar barış düşüncesini hayatın güzelliklerine yerleştirmiş gibi. Özellikle karakterlerin savaşın ortasında düşmana karşı hissettikleri, yere düşüp gökyüzünü seyrederken tüm bunlara gerek olup olmadığı sorusu bizi de uzun süre düşündürtüyor. Yoksa barış sadece savaş kelimesinin zıttı olarak mı var? Her savaş top ve kılıçla yapılan mı? Şu an savaşlar başka şekilde yapılıyor ama dünyamızın bu kitapta yüzlerce sayfa anlatılan savaş meydanından bir farkı yok. Biz de bazı rastlantısal nedenlerden ötürü sembolik savaşlara itiliyoruz. Peki barış nerde? Belki de Tolstoy'un kitapta bize anlattığı o yüce duygu olan aşkta, insanın iç huzurunda, büyük yaralar almış gökyüzünü seyrederken düşündüğümüz ufak mutluluklarda. Herkesin kendine has bir şeyler çıkaracağı bir kitap. Bazılarımız bu kadar uzun savaş mı olur, kitabı okumamdaki amaç ne diye düşünebiliriz. Bunun hiç önemi yok. Klasik klasik olmasının hakkını veriyor bana göre.