Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

152 syf.
2/10 puan verdi
·
4 günde okudu
İNCELEME: MARTI JONATHAN LIVINGSTON / RICHARD BACH Eserin İçeriği; Dünyanın en zor işlerinden birisidir, bir kuşu/martıyı özgür olduğuna inandırabilmek. Ama kalbin derinliklerinde bir yerde, bu hissiyata inanan birileri mutlaka vardır; Martı Jonathan Livingston gibi. Diğer martılar sadece yiyecek bir şeyler bulmak adına uçarlarken, O’nun için ‘uçmak’ bir tutkudan da ötedir. Tüm gününü tek başına -bir kuşun sınırlarını zorlayacak derecede- uçuşlar yaparak geçiren bu Martı için, ailesi artık endişelenmeye başlamıştır. Çünkü onlar için uçmanın amacı; sadece yiyecek bir şeyler bulup karnını doyurmak ile sınırlıdır. Bir gün Jonathan, anne ve babasının ‘uçma amacının karnını doyurmak’ olduğunu zoraki kabul etmiştir. Ancak normal martılar gibi yaşamayı ve uçmayı fazla sürdüremeyeceğini anlayınca Özgür Martı olmaya karar verir. Hedefi hızlı uçmak olan Martı Jonathan’ın, hız konusunda epey bir yol kat etmiş olmasına rağmen birçok kez kontrolünü kaybettiği eser içerisinde görülür. Ama ya azim! Azim devreye girince; uçuş hızını en yüksek hıza ulaştıran Jon, artık yeryüzünün akrobatik uçuş yapabilen tek martısı olmuştur. Bir gün Martı Konseyi toplanarak Livingston’u pervasızlık ve sorumsuzluk gösterdiği, hedeflerinin dışında hareket ettiği gerekçesiyle sürüden kovar. Artık uzaklarda sürüsünden uzakta yapayalnız yaşayan bir martıdır Jonathan. Bir gece uçuşu sırasında, Sullivan ile tanışır ve Jonathan’a hedeflerini anlatır. Ardında bıraktığı sürüdeki diğer martıların da özgürlüğün tadına varmalarını kendine görev bildiği için eski kayalıklara geri döner. Tekrar geri döndüğünde Flechter ile tanışır. Flechter de Jonathan gibi yasalara aykırı hareket ettiği gerekçesiyle sürüden kovulan diğer bir martıdır. İkisinin de hedefi; daha fazla martıya ulaşarak onlara uçmayı öğretmek olacaktır. Bu doğrultuda pek çok martı ile bir araya gelerek uçuş denemelerine başlarlar. İlerleyen zamanlarda Jonathan, kendisinden daha yaşlı, tecrübeli ve daha güzel uçan martı Chiang ile tanışır. Ondan yaşadığı yerin cennet olmadığını, ve asıl cennetin: ‘başarmak ve mükemmellik’ olduğunu öğrenir. Bunun yanında ‘sevgiyi’ asla ihmal etmemesi gerektiğini de öğrenir. Chiang’ın gidişinin ardından yine öğrenme meraklısı martılar bir araya gelir. Gitmesi gerektiğini anlayan Jonathan, Sullivan ile veda konuşmasının ardından yanından ayrılır. Daha sonra Flechter ile tekrar bir araya gelerek, ona uçmayı daha mükemmel hale getirip sürüdeki diğer martıların da bu özgürlüğün tadına varmaları gerektiğini söyler. Üç ay sonra sürüden dışlanan ve uçmanın hazzını tatmak isteyen martı sayısı gitgide artar, bu durum Jonathan’ı bir hayli memnun eder. Bir ay sonra ise artık sürülerine dönmesi gerektiğini söyleyen Jonathan, geri dönmek istemeyen martı sürüsündeki martıları hayal kırıklığına uğratır. Yasalara göre sürüden kovulan martı, bir daha geri dönemez ve Jon bunu kırmak ister. Jonathan öncülüğünde yola çıkan sekiz martı, gökyüzünde birbirine değmeyecek şekilde kanatlarını açarak uçmaya başlar. Bu hareketle büyük sürünün dikkatini çekmeyi başarır. Bunu duyan martı konseyi, hiçbir martının, kovulan martılar ile konuşmayacağını, konuşanların ise sürüden kovulacağını emreder. Buna rağmen Jonathan ve ekibi pes etmeden çalışmalarına devam eder. Uçmanın hazzını tatmak isteyen martılar ise gizlice ekibe katılmaya başlar. Binlerce martı arasından Jonathan, bazen ‘Yüce Martının Oğlu’ ve bazen de sürüyü birbirine düşürmek için gelen bir ‘Şeytan’ olarak adlandırılır. Ama Jonathan’a göre tüm bu yakıştırmalar yanlış anlaşılmadan ibarettir. O, Flechter, Sullivan ve diğerleri birer martıdır. Bir gün Flechter uçuş çalışması yaparken diğer martılara çarpmamak için manevra yapıp kayalıklara çarpmış kısa süreli bir bilinç kaybı yaşar. Yanına Jonathan’ın gelmesiyle birlikte kendini toparlamış, Jon ve Flect hemen oradan uzaklaşmıştır. Kendi aralarında konuşma esnasında Flect, Jonathan’a; kendisini öldürmek isteyen sürüye neden sevgiyle yaklaştığı sorusunu yöneltir. Cevap olarak: ‘Onlara karşı sevgisinin olduğunu, kin ve nefretinin olmadığını, gerçek martıları ve onların içindeki güzellikleri görmeye çalışmak olduğu’ yanıtını verir. Jon ise artık Flechter’in öğrendiği tüm teknikleri başka martılara öğretmesi gerektiğini, onun da bir öğretmen olduğunu söyler. Ancak, Flect bunu kabul etmese de buradaki diğer martıların başka öğretmenlere de ihtiyacı olduğunu ifade ederek yeni çalışmalar yapması gerektiğini dile getirir. Bedeni giderek şeffaflaşan Jonathan, Flechter’a dönerek kendisini ‘tanrılaştırmalarına ve saçma sapan söylentiler çıkarılmasına’ müsaade etmemesini ve sadece; uçmayı seven bir martı olduğunu bilinmesini söyleyerek gözden kaybolur. Martı Flechter bir süre sonra kendisini gökyüzüne ve uçmaya meraklı martılar karşısında bulmuş; uçmak için kimsenin kimseden üstün olmadığını ve uçmanın ise sınırının olmadığını bir kez daha anlamıştır. Jonathan’ın sahilde yok olmasının ardından farklı türde kuşlar ortaya çıkmış, kendisinin iletmek istediği mesaj, sahile gelen kuşlar sayesinde anlaşılmıştır. Gerçek uçmanın anlamı her geçen gün kuşlar arasında yayılmış, Jon ve Flechter gibi pek çok öğretmen, Jonathan’dan çok farklı hamleler yaparak yetişmiştir. Martılar sürekli Flechter’dan, Jonathan’ın kelime ve hareketlerini kendilerine öğretmelerini istemiştir. Hepsinin şimdi tek bir amacı vardı: Mükemmel Martı olmak. Zamanla verilen dersler değişmiş, gökyüzünde yapılan o mükemmel uçuşlar, artık yapılmaz olur. Hiçkimse uçmaz. Diğer öğrenciler buna şaşırır, ve durumu düzeltmeye çalışsalar da çaresiz kalırlar. Onurlandırılıp hürmet görmelerine rağmen uçmak isteyen kuş sayısı giderek azalır ve kuşlar birer birer ölür. En son ise Felcther ölür. Ölen bütün martılar için törenler ve çakıl taşlarından oluşan mezarlar yapılır. Zamanla geride kalan martılar mezar başında durup, mükemmeli öğretmeyi bırakır ve gökyüzünde de yönlerini değiştirirler. Ama Jonathan’ın öğretisini bırakarak uçmayı yeniden öğrenmeye başlarlar. Antony isminde bir diğer martı, tüm bu olanları reddederek anlatılanların birer masal olduğunu iddia etse de, başka bir uçuş esnasında kendini ölüme götürürken yanından geçen bir martıyı fark eder. Kim olduğunu sorduğunda ise Bana Jon diyebilirsin cevabını alır. Eserin Analizi; Orijinal ismi Jonathan Livingston Seagull olan ve ilk defa 1970 basılan bu eser, masal türünde bir kitaptır. Dört bölümden oluşan eserin ana karakteri bir martı olan Jonathan’dır. Martı Jonathan, diğer martılar gibi hayatta kalabilmek adına yiyecek bir şeyler peşinde koşmaktan ve diğer martılar ile kavga etmekten ziyade, onlarla aynı tür olmasına karşın özgür düşünce yapısına sahip olan bir martıdır. Asıl amacı; uçmanın ne demek olduğunu keşfetmektir. Burada değinmek istediğim ilk husus karakter analizi yani Jonathan Livingston’un kişiliğidir. Kendisini diğer martılardan farklı gören, bir amacı olan ve bu amaç doğrultusunda zorluklara yenilmeyen kişiliğe sahiptir. Burada insansal özellikler bir martıya atfedilmiş ve martı üzerinden insanlara ders verilmek istenmiştir. Bu masal ile beraber özgürlük için çalışmanın, bir azmin karşılığında kazanılan zafer olduğunu görüyoruz. Öyle ki kovulduğu yere geri dönerken bile, bir karşılamayı dâhi beklememiş, ‘sevginin gözle görülür şeyler olmadığını’ anlatmak istemiştir. İstisnai durumlar hariç kimse kendisinden nefret edilen yere dönmek istemez? Ama Martı Jonathan buna rağmen asıl sevginin ne olduğunu anlatmak için geri dönmüştür. Burada bahsedilen sevgi diğer martılara karşı duyulan bir tutku/haz değil, uçmanın sevgisi ve bu sevgiyi diğer martılara aşılamaktır. Tıpkı bir öğretmen gibi (hikâyede bir öğretmen vasfı da yüklenmiştir). Bir öğretmen sevmediği bir yerde görev yapmak istemez. Ancak; bilgiye susamış öğrenme meraklısı öğrencileri ardında bırakıp gitmek yerine, onlara ışık olup yol göstermeyi tercih eder. Martı, gitmek yerine tüm zorlukların üstesinden gelerek amacını gerçekleştirmek ister. Jonathan’ı diğer martılardan farklı kılan şey; onun önce bir öğrenci, sonrasında bir öğretmen konumuna geçmiş olmasında yatar. Diğer taraftan bakıldığında Martı Konseyi tarafından kovulmasının sebebi kanunlara aykırı hareket etmesidir. Her yaşantının belirli bir kuralı, kaidesi vardır. Ancak sonunda iyilik, sevgi ve mükemmelliğin olduğu şeyler karşılığında ödüller kazanılır. Kötülüğün karşılığı ceza, iyiliğin ise ödüldür. Burada herhangi bir ödül olmamakla beraber Martı’nın suçu: kovulmak olmuştur. Doğru mudur bilinmez lakin; bir martının uçmanın gerçek anlamını öğrenmek istemesi için bir kanun/kural olması gerekmez mi? Gerçek uçmanın (özgürlüğün) anlamını öğrenmek istemek suç kabul edilebilir mi? Bir insanın gerçek yaşamının, var olmanın anlamını yaşama gayesine ulaşması için kanun gerekmez. Aynı şekilde bunu öğrenmesinin sonucunda bir yaptırım ile karşılaşması da söz konusu olmamalıdır. Yaşayarak öğrenmek bir suç mudur? Özgürlük sadece birilerinden veya bir şeylerden bağımsız hareket etmek değildir. Kişi kendisini tanıyarak, yaratılma amacının ne olduğunu bilerek en doğal hakkını kullanır. Cehaleti, bilgisizliği kırmak belki zordur ama buna karşı savaşmak ve başarılar elde etmek en büyük zaferlerden birisidir. Çıkarmamız gereken dersler ve yapılmak istenen iş, kişiye güzellikler getirecek ise -yasalar da dâhil- buna engel olmak yerine desteklemelidir. Zorluklar karşısında boyun eğmek yerine, amaca ulaşmak için bunlara katlanılmalıdır. İşte o zaman gerçek özgürlüğün tam olarak ne olduğu anlaşılabilir. Yani yasalar insanın -güzel sonuçlar yaşaması adına- birer engel değildir, onlar arasında sıkışıp kalmayı tercih eden insan, sadece yasaları suçlamaktadır. Kitabın ön kapağında şöyle bir cümle yer alır; “Bir kuşu özgür olduğuna ikna edebilmek niye dünyanın en zor işi?” Bu cümleye insanın kalp penceresinden baktığımızda ise şöyle bir soruyla karşılaşırız; “Bir insanı özgür olduğuna ikna edebilmek niye dünyanın en zor işi?” Ama hangi özgürlük olduğunu unutmamak şartıyla! Dünya üzerinde her birey belirli hak ve özgürlüklere sahiptir. Fakat bu durum bir başkasının özgürlük hakkını ihlal etmemesiyle varlığını korur. İşte tüm mesele; farkında olmak, bilinçli olmak, bilgiye, hakikate ulaşmak... Müzdelife Yılmaz
Martı Jonathan Livingston
Martı Jonathan LivingstonRichard Bach · Epsilon Yayınları · 201967,1bin okunma
·
44 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.