Öncelikle bu güzel inceleme için çok teşekkür ederim. Resmen kendi yaşantınız ile harmanlayarak kitaba büyük bir katkı sunmuşsunuz. Sizin söylediklerinize katılmamın yanısıra ben de birkaç bir şey eklemek istiyorum.
Öncelikle yazarın son sözde söylediği gibi amaç muhafazakar-laik, Kürt-Türk, sağcı-solcu çatışması yaratmak değil. Bizim ülkenin gerçeği bunlar ve toplumsal psikolojimiz, sosyolojimiz mevzubahis olduğunda bu başlıklara değinmeden konuyu ele almak imkânsız. Dolayısıyla yazar sadece bize ayna tutmak istiyor. Barış Atay'ın da Babala Tv'de söylediği gibi hepimizin ideolojisi kendi yaşanmışlığımız sonucunda şekillendi. Hepimiz bir unsuru olduğumuz etnik toplulukların maruz kaldığı olaylara bağlı olarak bazı şeylere sempati, bazı şeylere ise antipati duyuyoruz. Mesela benim de şöyle bir anım var;
Yetiştirme yurdundayız, bir hocamız var tüm çocuklar ile can ciğer kuzu sarması, bana gelince buz gibi. Çocuk aklım ile düşündüm ki "demek ki ben soğuk bir insanım, muhabbet etmeye değmem, konuşmayı ve oynamayı bilmiyorum.. " bunun gibi bir sürü şey..
Bir arkadaşım ile oturuyorum ve ona dedim ki "kardeşim ben artık senin gibi Hanefi olmak istiyorum, Alevî olmak istemiyorum artık. Madem ki Allah bize namaz kılmayı emretti, öyleyse Alevilik doğru bir mezhep değil.. " derken arkadaşımın yardımı ile namaza başladım. Yaklaşık bir hafta kadar devam ettik.. sonra bir gün yemekhanede oturmuş yemek yerken arkadan biri sarıldı boynuma. "Sen çok akıllı bir çocuksun, kutlarım seni " deyip yanaklarımı öptü bahsettiğim hocam. O zaman bile dedim ki "demek ki sorun Alevî olmammış.. " Erzurum da çok muhafazakar bir şehirdir hepinizin bildiği gibi. Ve ben çocuk yaşımda sırf Alevî olmamdan mütevellit dışlanmışım farkında bile olmadan.. Sonraları ailem ile daha yakın bağlar kurmam sonucunda öz inancıma geri döndüm.. sonrası konumuz ile alakalı değil ama merak edenler için söyleyeyim; artık müslüman değilim. Önce ateist sonrasında ise agnostik oldum. Hâlen agnostiğim..
Bir Başkadır isimli Netflix dizisinde de yine bu konular irdelenmişti. Herhangi birimizi yoldan çevirip bir psikiyatriste götürün, muhakkak bu kimlik çatışmaları ile ilgili travmalarımız çıkacak karanlık köşelerden. Bizim toplumun sorunu bunlar. Hümanizmi ve söylemleri bir köşeye bırakıp birbirimizi sevmediğimizi, birbirimize zorluklar çıkardığımızı kabul etmeli ve sonrasında ise bu olumsuz düşünceler ile yüzleşip onların üstesinden gelmeliyiz. En azından çocuklarımıza aynı mağduriyetleri miras bırakmamak için bu problemlerin üstesinden gelmeye mecburuz..