Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

69 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 saatte okudu
Frankl'a göre hayatın bir anlamı yoktur, her insan kendi anlamını kendisi oluşturur. Kendini arayan bir adam vardı bu kitapta onun bu yolculuğuna eşlik eden biriydim ben de onun sınıfından değildim, daha üstte ya da aşağı tabakadan da değil, öylesine bir insandım kendimi bulamayan onun gibi arayan bir insan. Freud'un insandaki saldırganlık ve cinsellik dürtülerine yaptığı vurgu gözler önüne serildi adeta. Bakışlarla bile savaşlar açıldığını gördüm. İnsanın aciz yanının farkına varılmasıyla bundan duyulan hazlara şahit olup insanın kötücül yanıyla yüzleştim bir kez daha. İçimizdeki idin sesini bastıran süper egoyu da gördüm. Geçmişinin onda bıraktığı izleri hatırladığında adam özüne dönmeyi de yaşadı. Karanlık yanıyla yüzleşti belki ama toplumun, içinde bulunduğu sınıfın, ona biçtiği rolden çıkıp yıllar sonra kendisi olmasının heyecanını duyumsadı derinden. Bastırılmış duygularını artık serbest bırakmıştı. Adler'in sosyal ilgi kavramına göre birey ancak diğerleriyle ilişki kurarak birey olma niteliğini kazanır. Diğerleriyle kurulamayan bir ilişkinin dönüşümünü gördüm, nasıl değiştiğine tanık oldum, önce hiç olmayan ama var sanılan sonra yokluğunun farkına varılan ve var olması için umutsuzca çabalanan en sonda ise o ilişkiyi kurabilmenin mutluluğuna ulaşılan aşamaları takip ettim adım adım. Zweig'ın tasarladığı ve benim zihnimde tahayyül etmeye çalıştığım bu karakterde. Bu karakter kendine yabancılaşmış bir birey aynı zamanda, geleneksel kalıplarından kurtulup özgürleşmeyi başaran da o. Yalnızlığın en üst duygusunu yaşadı önce. "Hiç bilmediğim bir uçurumun içine düştüm, yine de o bir saatin içinde sizin aranızda geçirdiğim kaskatı yıllardan çok daha canlı hissettim kendimi. Size ait değilim artık, içinizden biri değilim, ama yükseklerde ama diplerde dışınızda bir yerlerdeyim, ..." Sonra özgürlüğüne kavuşmaya ramak kala farkına vardı diğer insanlara ihtiyaç duyduğunun varlığının "Denizde susuzluktan ölen biri gibiydim." demesinden anladım bunu. Fromm'un özgürlük korkusu'nda dediği gibi: "Kendim için değilsem, kim benim için olacak? Yalnız kendim içinsem, ben neyim?" O varoluşunun anlamını arıyordu, "... bir insan kalabalığının ortasında ben kendi kendimi arıyordum, içimdeki o yitik insanı arıyordum, ..." kendini keşfettiğinde duyumsadığı şeyse mutluluktu. "ilk kez bu dünyaya ait birisi için var olduğumu hissediyordum." Yaptıklarından iğrendi bazı anlarda, kendiyle yüzleşmeye cesaretinin olmadığı dakikalar yaşadı. Yeri geldi, empati kurdu: "benim içimdeki suçlu onların içindeki suçluyu anlıyordu, ..." Bencilliğiyle kötülüğüyle, işlediği suçla, iyiliğiyle, gülümsettiği insanlarla kendini kabule kadar giden bir süreçten geçti. En başta "kendime bile tam açıklayamadığım bir şeyleri başkaları için anlaşılır kılmak gibi bir niyetim hiç yoktu." diyen de oydu. En sonda "Bir kez kendini bulmuş olan bir kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar." diyen de o. Mucizevi değişiminin kanıtıdır bu alıntılar da...
Olağanüstü Bir Gece
Olağanüstü Bir GeceStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023144,3bin okunma
·
55 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.