- "Iraz ne der ola bu işe?"
+ "Bir haber gönderelim. Gönderelim ama, ayıp kaçacak. Bu kadar kahrımızı çekti. Üstüne evlenmek..."
- "Belki iyi karşılar Hacı."
+ "Ben olsam böyle bir şey yapmam."
- "Hacı görüyorsun. Halim hal değil. Şöyle bir usturuplu söyleyecek adam bulsak, gönlünü alsak onun..."
+ "Ya istemezse..."
- "O zaman onu düşünürüz."
+ "Öyleyse Kel Hayimi gönderelim Iraza."
Efe Kel Hayimi çağırtıyor. Hayim bir Yahudidir. Cesurdur. Ataktır. Efenin en güvendiği yatağıdır. Sonra bir de Efenin en çok sevdiği adamdır.
- "Ben Kayaköyden Memed Ağanın kızı Fatmayla evlenmek istiyorum. Var Iraza söyle ne diyecek bu işe."
Kel Hayim diretti:
+ "Ben bunu Iraz Hanıma söyleyemem. Böyle iş olmaz. O beni öldürüverirse..."
- "Söylemezsen ben seni öldürürüm."
+ "Peki öyleyse. Bu işi yapar, Iraz Hanımın gönlünü alırsam ne var bana Efe?"
- "Rüşvet mi istiyorsun?"
+ "Rüşvet istiyorum Efe."
- "Bak Kel, rüşvet değil de senin açıkgözlülüğün için sana yüz altın veriyorum. Bu işi kıvıramazsan kel kafan gitti."
Hayim sevinerek yola düştü. İki gün içinde Iraza gitti geldi.
+ "Ver yüz altını Efe. Razı oldu. Üstelik memnun oldu."
- "Nasıl kandırdın ulan Kel?"
+ "Bir efeye, hele bizim efemiz gibi bir efeye bir kadın yakışmaz. Efe, şerefli efe en az iki karılıdır, dedim."
- "Ne dedi?"
+ "Doğrusun Hayim Efendi, dedi. Bunu hiç düşünmesiydik, dedi. Sökül yüz altını."