Gönderi

88 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
15 saatte okudu
Ziya Gökalp Tanzimat'ın ilanından sonra Osmanlı Devleti'nde tartışılan üç fikir akımı üzerine düşünmüş bu üç farklı cereyanı birbirleriyle bağlantılı olarak ele almıştır. Ziya Gökalp' in düşüncesine göre Osmanlı Devleti'nde evvel medeniyetleşme fikri ortaya çıkmış ve inkılâptan sonra bir de İslâmlaşmak akımı ortaya çıkmıştır. "Muasırlaşmak" fikri o dönemde düşünürler ve yayıncılar tarafından elzem görülmüş ve bilumum benimsenmiştir fakat Türkleşmek mevzusu henüz o dönem için ihtilaflı bir konudur zirâ Osmanlı Devleti o dönem ulus devlet özelliği taşımamaktadır bu sebeple olası bir bölünmeye karşı "Osmanlıcılık" fikri savunulmuştur. Tabi daha sonra öncelikle gayrimüslimlerin ve daha sonrasında da diğer ulusların Osmanlı'dan ayrılma isteğiyle önceleri imtina edilen Türkleşmek fikri zuhur etmiştir çünkü ortada sakıncalı bir durum görülmemiştir. Lâkin Gökalp bu denli milliyetçiliği bir geç kalmışlık olarak görür ve bu sebeple Türklerin sosyo-ekonomik anlamda yozlaşması konusunda tenkitte bulunur. Ayrıca Türk ulusunun ülkücülük anlayışından uzak olduğu için kalkınamadığını, Türk dilinin sadeleşemediğini sanatta da özgünlüğü yakalayamadığını düşünür. Avrupalılar İncilin Latince olmasına istinaden kullandıkları terimler de Latince ve Yunanca kökenlidir yine buna bağlı olarak Avrupalılar Hristiyanlık anlayışıyla dayanışma gösterirler. Bizde ise ümmetçilik mefkûresi ile dilimiz Arapça ve Farsça ıstılahlardan oluşur. Kitabın içinde yer alan Lisan makalesinde Gökalp bazı ecnebi terimlerin Arabî veya Farisi karşılıklar bulunması ihtiyacının bir tek Türklere özgü olmadığının tüm İslam lisanlarının buna gereklilik duyduğunun altını çizmiştir ama düşünürün bu konudaki fikri biraz farklıdır, ıstılahların Arabî veya Acemce olmasını yeğ tutar fakat mümkünse bu terimlere Türkçe karşılıklar bulunması gerektiğini bulunamadığı takdirde ise terimin Türkçeye adapte olacak şekilde değiştirilmesini söyler Dilde birliğin ancak bu şekilde sağlanacağı fikrindedir. Başka bir kısımda da Türk lisan ve edebiyatının köklüce araştırılması, Türk masal, destan, halk hikayelerinin tetkik edilmesini ve dilbilgisinin diğer dillerin etkisinden kurtulması gerektiğini anlatır. Kitapta işlenen bir diğer konu terbiyedir. Türk olan kişinin Türk lisan, edebiyat ve tarihine hâkim olarak yetişmesinin yanı sıra İslâm tarihi bilmesini ve asrın gerekliliklerine de uyum sağlamasının gerekli olduğunu belirtir. Mefkûrecilik (Ülkücülük) anlayışı bir milletin yaşadığı felâket karşısında zuhur eder ve bu his daha sonrada kaybolmamak suretiyle devam eder aynı zamanda da milletin istikbalini tayin eder. Türkler birlik anlayışıyla hareket için her türlü bölünmeye muhalif olmalı tüm Türk dünyasında kullanılacak ortak dil olarak İstanbul Türkçesini kullanmalıdır ki Kıpçak, Kırgız, Özbek gibi tabirler yalnızca mıntıka adı olarak kalsın. Kitabın son kısmında yer alan Milliyet ve İslamiyet adlı makalede Gökalp ayet ve hadislerden hareketle milliyetçiliğin İslâmiyete zarar vermediğini, bilâkis milliyetçi kavimlerin İslamiyetten güç alarak yükseleceğini belirtir.
Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak
Türkleşmek İslamlaşmak MuasırlaşmakZiya Gökalp · Ötüken Neşriyat · 20173,078 okunma
·
81 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.