Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

ANTİK ÇİN UYGARLIĞI
Çin, İlk Çağ’ın en büyük uygarlık merkezlerinden biri oldu. Yarattığı kültür değerleri, yalnız İlk Çağ’la sınırlı kalmadı; ondan sonraki yüzyıllarda da, aynı topraklar üzerinde varlıklarını sürdürdü. Ve çevresindeki Asya toplumlarını derinden etkiledi. YAZI Pratik zorunluluklar, yazının ortaya çıkışını hızlandırırken, bilimlerin gelişmesini de desteklemiştir. Çin yazısı, İlk Çağ’da, pek eski tarihlere çıkıyor. İsa’dan önce II. bin yıllarında kemikler üzerine yazılmış metinlerde, bilginler, 2000 hiyeroglif saydılar: Yazının pek erken ortaya çıkışını gösterir bunlar. Çin hiyeroglif sisteminin gelişmesi. Mısır’dakine benzetilebilir. İlkel resimli çizgiler, sonradan kelimelerin karşılığı olarak saklandılar: «Erkek», «çocuk», «kadın», «ağaç», «yüksek»; «alçak» gibi hiyeroglifler böyledir. Bu yalın hiyerogliflerin bir araya getirilmesinden başka kavramlar oluştu. Örneğin, «ağaç»la ilgili iki hiyeroglif «orman»ı anlatır oldu. Çinliler, sonraki yüzyıllarda daha da geliştirdiler bu yazıyı. İlk merkezî imparatorluk olan Ts’in devrinde yazı birleştirildi: Han’lar devrinde de, aşağı yukarı bugünkü biçimini aldı yazı. Yeni maddelerin, ipekle kâğıdın sayesinde oldu bu. Eskiden tahta parçaları üzerinde yazılıyordu. Çinliler, bugün bile yukardan aşağıya yazıyorlarsa, eskiden daracık tahta parçalarına yaz, yazmış olmalarından ileri geliyor bu. TEKNİK VE BİLİM Tarımda takvimin saptanabilmesi, astronomik gözlemleri gerektiriyordu: İlk Çağ’ın Çinlileri, bu alanda pek ileri gittiler. Böylece, Hipparkos’tan 200 yıl önce, Çin bilginleri, gündüz ve gecelere bakarak, yer yuvarlağının Güneş çevresinde bir elips çizdiği gerçeğini buldular. Ts’in hanedanı zamanında, dünyanın ilk güneş takvimleri yapıldı. Ancak, uygulamada kullanılmadı; çünkü Çinliler ay takvimine başvuruyorlardı. Eski Çin’de, Güneş tutulmalarının düzeni biliniyordu. Kompas’ı bulma onuru da Çinlilerindir. Pek sağlam bir matematik kavramı vardı onlarda; özellikle, köklerle küp kökleri biliyorlardı. O devrin tarım tekniği hakkında pek ilginç bilgiler veren agronomi eserleri günümüze kadar ulaşabilmiş durumda; toprağı ekme ve verimini arttırmanın yanısıra, çeşitli bitkiler üstüne bilgiler ve çiftçilere öğütler veriyor bu kitaplar. Dokuma, tunç, demir, fildişi ve ince taştan eşya, mürekkep yapımı konusunda Çin zanaatçılarının örneği pek azdır o çağda. FELSEFE VE DİN Sosyal rejimin eksiklikleri, savaşlar, Şeu’lar devrinin sonlarında sınıf mücadelelerinin keskinleşmesi, Çin’in ideolojisi üzerine damgasını basan felsefe ve din sistemleri ortaya çıkardı. Doğuştan soyluların çıkarlarını Konfüçyüs’ün öğretisi yansıttı. Eski Çin’in bu büyük düşünürü, İsa’dan önce 550 yılına doğru doğdu ve 480 yılına doğru da öldü. Konfüçyüs, politika ile ahlâkın içiçe girdiği, düşünceci dünya görüşüne dayanan bir öğreti kurdu. Bu öğretinin büyük bir bölümü, onun çömezlerince tutulmuş Felsefi Konuşmalar’ında yer almaktadır. «İnsanlıkça bir ilkeden yola çıkan Konfüçyüs, en yaşlıya saygı ve hangi durumda olurlarsa olsunlar, insanların topluma karşı mutlaka görevlerini yerine getirmeleri gereği üzerine kurulu bir sistem geliştirdi: «Baba baba olmalı, oğul oğul, hükümdar da hükümdar» diyordu; bir yönetici, görevine lâyık olmayan bir davranışta bulunmuşsa, onun devrilmesine müsaade ediliyordu. Öyle de olsa, yerleşik düzene ve yukarılarda olanlara, yani egemen sınıflara boyun eğmeye götürüyordu bu öğreti. Konfüçyüsçü ahlâkın, atalar kültü ile sıkı sıkıya bağlanışı, bu öğretiye dinsel bir nitelik vermekte de gecikmedi. İsa’dan önce VI. yüzyılda yaşayan Lao-tseu’nun Tao tö King adlı eseri ise, ataerkil köylülüğün ve küçük mülk sahiplerinin özlemlerine yanıt veriyordu. Bu kitap, Taoizm öğretisinin ilkelerini içine alıyor. Yaratıcı bir tanrıyı yadsımak gibi materyalist bir dünya görüşünü ve -kendiliğinden- diyalektik bir anlayışı içerse de, eskiye, insanların mutlu bir yaşam sürdürdükleri bir altın çağa dönüşü öğütler. Yaşadığı zamandaki rejimi, «rüşvet ve vergilerle halka açlık çektiren» bir rejimi acı biçimde eleştiren bu eser, «insanların para biriktirmek için azgınlaşmadığı» düşsel devirlere dönüşün düşünü görür. Yeni soyluların ve tacirlerin çıkarlarını, hukukçu danışmanlar okulu savundu; bunların arasında, Ts’in devrinin birçok devlet adamı da bulunuyor. BÛ okulun şefleri, Şang Yang, Han Fei-steu ve ötekiler, tam anlamıyla merkezîleştirilmiş, birleşik bir devletin yaratılmasını savunuyorlardı. Konfüçyüscülerle bunlar arasındaki mücadele, çok sert görünümler aldı bazı bazı. Konfüçyüscüler, Şi Huang-ti’nin iktidarına karşı savaştılar ve -İsa’dan önce 213 yılında- çoğu zulüm, işkence gördü bu yüzden ve kitapları yakıldı. Şi Huand-ti’den zulüm gören ve Lieu-Pang’ın hakaretine uğrayan Konfüçyüscü bilginler, imparator Wou-Ti’nin çevresinde toplandılar. Daha önce kaldırılmış bulunan danışmanlar kurulundaki görevlerini yeniden elde ettiler. Bundan böyle işe alınmaları sınavla oldu. Büyük önem taşıyan mandarenler zümresi böyle doğdu. İsa’dan sonra I. yüzyılda, maddeci bir dünya görüşünü savunan ve ruhun ölümsüzlüğünü yadsıyan bir büyük filozof yaşadı Çin’de:Wan Tch’ong. EDEBİYAT VE SANAT Günümüze değin ulaşmış çoğu edebî eserler, tazeliklerini hep korudular. İsa’dan önce IV. yüzyılın’ sonu ile III. yüzyılın başları, Çin’in, aynı zamanda üstün bir devlet adamı olan, en büyük şairinin yaşadığı devirdir. K’iu-Yuan’dır bu şairin adı. Ts’in’in, hegemonya için başvurduğu barbar ve zalim yöntemlerin amansız düşmanıydı; ülkenin birliğini kendiliğinden kazanması görüşünü savunuyordu. İki kez sürgüne mal oldu bu ona! Sonunda umutsuzluğa kapılıp, kendini bir ırmağa atarak canına kıydı. Kin ve adaletsizlikle dolu bir devirde, insanların yazgılarına acıma, ülkesi için de güzel düşüncelerle doludur şiirleri. Halk şiirinin gelenekleriyle kendi sanatı arasındaki derin ilişkiyi gören bu büyük senyör, bu soylu kişi, halk güçlerine karşı büyük güven ve yakınlık duydu. Acı olaylar ve derin bir hüzün ile dolu genellemeleri, yine de iyimser bir hava taşırlar. Çinliler, en önemli bayramlarından birinde onu anarlar. Bunun gibi, Sseu Ma-ts’ien ile tarihçi Pan-Ku’nun nesri, binlerce yıl, vazgeçilmez örnekler oldular. Onların eserleri, millî efsaneleri, sayısız atasözlerini, özdeyişleri ve halk türkülerini içine alıyor. Çin’in büyük adamlarının resmî biyografileri, anlattıkları olayların renkliliğinin yanısıra, belgesel bir nitelik de taşıyorlar. Öğretici bir amaçla okundular bu bakımdan. Görsel sanatlarda, Çinli ustalar şaheserler yarattılar. Günümüze pek az ulaşabilmiş mezar kabartmaları, heykeller ve anıtlar, büyük bir yeteneği ortaya koyuyorlar. Müzik, eski Çinlilerin yaşamında büyük bir rol oynadı. Çeşitli çalgıların eşlik ettiği danslar, büyük bir halk çoğunluğunu eğlendiriyordu. Özetle, Çin uygarlığının Asya halkları için oynadığı rol, eski Yunan’ın Avrupa halkları için oynadığı role benzetilebilir. Çin’in tekniği, sanatı, edebiyatı ve felsefesi, Japonya’ya, Kore’ye, Viet-Nam’a, Mongolistan’a örnek oldu sürekli. Doğu Asya’nın diplomatik ilişkilerinde olduğu gibi, bilimsel ve edebî eserlerinde de, uzun yüzyıllar, Çin yazısı kullanıldı durdu.
·
42 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.