Erkeklerin en büyük sıkıntısı olaylara kadın gözüyle bakmayı bilememesi ya da bunu bir zayıflık olarak görmesi, ben bu durumu erkek yazarlara maruz kala kala anlamaya başladım. Klasikleri okurken yazarların neredeyse tamamı erkek kadın duygularını erkeklerden okuyoruz mesela Nana bir hayat kadını ama onun duygularını Emile Zola aktarıyor, bu bende bir rahatsızlık oluşturmaya başladı zamanla ve son yıllarda okumalarım kadın yazar eksenine kaymaya başladı. Her alanda olduğu gibi edebiyatta da kadın yok sayılıyor halbuki çok yetkin yazarlar var bizim cinsiyet eşitliğini savunabilmemiz için iki cinsi de bilip iki cinsin sorunlarını da ifade edebilmemiz gerekiyor, bu çok doğal bir durum olması gerekirken her türlü otorite kutuplaşmaya vesile oluyor normalleşmenin önü tıkanıyor. Eğitim sisteminin zihniyeti de işe yaramayınca gelişimin tek bir yönü var "kendi kendine yetebilmek" lakin çok kötü ki insanlar sorgulama yeteneğini kaybetti, duyarlılığı kaybettiği kim isterdi ki nefret çağında yaşamayı ama denk geldik bu çağa bizim işimiz sevgiyi aşılamak olmalı, benim aklım almıyor yani iki bin yıldır süren ve kadını hâlâ ikinci cins gören bu düzen... Bizim insan olmamıza aykırı.