Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

124 syf.
10/10 puan verdi
"Bizim için çok geç. Biz kendimize istediğimiz gibi bir hayat kuramadık. Hayatımızda ne varsa hepsi de sahte, hepsi de yalan. Hiçbiri de bizimle uyuşmuyor" Güner Sümer Bozuk Düzen oyununun kapak sayfasına bu satırları yazıyor.. Az okunan, az bilinen bir yazar olduğu için biyografisinden bir bölüm ile başlamak istiyorum. Umarım onu biraz daha okur ve anarız çok fazla olmasına gerek de yok onun da samimiyetsiz kalabalığı pek seveceğini düşünmüyorum.. "Öykü ve oyun yazarı (Ankara, 1939 – Ankara, 1977). Romancı Adalet Ağaoğlu ablası, oyuncu Sinan Sümer oğludur. Daha lisedeyken Demir Özlü, Ahmet Oktay, Orhan Duru, Demirtaş Ceyhun, Attila İlhan gibi şair ve yazarlarla Mavi dergisi kadrosunda yer aldı. Ankara Hukuk Fakültesi’ndeki öğrenimini yarım bırakıp Paris’e gitti (1960), orada tiyatro öğrenimi gördü, oyuncu ve yönetmen oldu. 1962’de Arena Tiyatrosu’nda oyunculuğuna başladı. 1964’te Paris’te tanıştığı yazar Tezer Özlü’yle evlendi, Ankara’ya yerleşti. Eskişehir Belediye Tiyatrosu’nda, AST’ta oyuncu ve yönetmen olarak çalıştı. Özlü’den 1967’de ayrıldı. İstanbul Sanat Tiyatrosu’nu kurdu, sinema filmlerinde rol aldı. Gizli Ordu, Mezarsız Ölüler, Yosma, Ayak Bacak Fabrikası, Bozuk Düzen, Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, Küçük Burjuvalar, Durand Bulvarı, Victor ya da Çocukların İktidarı, Eskici Dükkânı, Sınırdaki Ev adlı oyunları yönetti. 38 yaşında yaşamını yitirdi. Eserlerini Adalet Ağaoğlu toplayarak yeniden yayımladı." Bozuk Düzen oyununu 11 Eylül 1961 - 18 Eylül 1962 tarihleri arasında Paris'te kaleme almıştır. Oyunumuz iki bölümden oluşuyor ve 12 kişilik bir kadro ile oynanıyor. 3 Erkek 1 Kız toplamda 4 kardeşin ekseninde dönen oyun depremden sonra evleri yıkılan ve kasabalarını terk edip İstanbul'a göç eden bir ailenin kendi aralarındaki ve ilişki kurdukları insanlar arasında yaşanan hoşnutsuzluk, mutsuzluk ve hayata karşı umutsuzluğun dramından oluşuyor. Güner Sümer oyun için şöyle bir açıklama yapar; "Biz, düzeni bozuk bir dünyanın, geri kalmış bir toplumunda yaşayan orta sınıf insanları, gözlerimizi umutsuz bir çağa açmıştık, umutsuz bir çağda yaşamımızı sürdürüyoruz. Tek gücümüz belki de bu UMUTSUZLUĞUMUZ. Tek umudumuz kendimizi böylesine içtenlikle kavrayabilmenin verdiği bir direnç. Bu umutsuzluk bizim için yeni bir hümanizma biçimidir. Yeni bir dünyanın yeni insanlar için kurulmasına inandığımız gün savaşımız amansız olur. Bu savaşta iyi bir gelecek söz konusu olursa sadece bizi bu umutsuzluğa düşürenleri yok etmek değil, kendimizi de yok etmenin gerektiği bilincindeyiz. Çünkü bu sevisiz, bu duygusuz, bu yorgun dünyada bizim yitirecek hiçbir şeyimiz kalmadı." Bu satırları 58 yıl önce yazmıştı Güner Sümer. Şimdi değişen bir şey var mı? Hala umutsuz bir çağda değil miyiz? Şanslı bir doğum belgesine sahip bireyler dışında kalan herkes bu bozuk düzende kendinden başka yitirecek bir şeyi olmadığının farkında değil mi? Oyunun öne çıkan karakterleri üzerinden biraz daha ayrıntılı bakarsak: HAKKI en büyük kardeş evin yükü üzerinde iki kardeşi okuyor ailesi için kendini feda etmiş aile reisi konumunda lakin iç dünyasında mutsuzluğunun farkında ve bunu dile getirmekten de çekinmez kız kardeşine söylediği bu cümlelerden bunu daha iyi görebiliriz; "Allah kahretsin! Tavşan, biliyorsun ben hayattan tad almayan, her şeyi kendine dert edinen boktan herifin biriyim. Ama kötü bir insan değilim.." Hakkı ailesini kontrol altında tutmaya çalıştıkça bir küçük erkek kardeşi Turgut gençliğinin verdiği enerji ile buna karşı duracak ailedeki aykırı kişilik sahibi olduğunu yansıtacak bize, kızlarla dolaşan, bardan bara, maçtan maça koşan fakülteyi boşlayan Turgut içinde bulundukları maddi duruma da sürekli isyan eden kolay yoldan para kazanma peşinde olan ve bunun için illegal işleri bile göze alacak kadar isyankar bir tiptir. Abisi Hakkı'nın yıllardır yerinde saymasını dürüstlüğüne bağlayacak ve bu namussuz çağda kazanabilmek kokuşmuş, bozuk düzene katılmak gerektiğini abisine karşı söylediği şu sözlerle aktaracak bizlere; TURGUT: "Söylüyorum işte. Herkes para kazanmanın yolunu biliyor. Bizimse namusumuzdan başka övünecek bir yanımız yok. Aman ne seref. Karaborsa yapmıyorsun, diye karpuz kabuğundan bir madalya taksalardı barî yakana. Sen insanları tanımıyorsun. Mezar taşına; burada karaborsa yapmadığı için açlıktan geberen namuslu budalanın biri yatıyor, diye yazarlar." Kız kardeşleri Guzin'e gelirsek. Standart bir ev kızı tipi çizilmiştir lakin ailesine olan uzaklığı onu ketum biri yapmış evlenme yaşı gelip evlendiği vakit eşine karşı hiçbir açılım gösteremeyen en uzak olduğu ama en yakın olmak istediği kardeşlerinin yanında kalmak isteyen ev kızı. Güner Sümer bize Güzin ile Anadolu kızlarına dayatılan basit yazgıyı çok iyi ifade ediyor Güzin eşi ile olan sıkıntısını abisine ifade ederken bize şöyle aktaracak bu basit yazgısını: GÜZİN: "Bu iş başından bozuktu zaten ağabey, biliyorsun. Onunla birbirimizi tanıyor muyduk? Hayır. Neden evlendik? Bilmiyorum. Sadece o hâli vakti yerinde biri, ben de evlenme çağı gelmiş, yemek, ütü yapmasını bilen bir kızdım. Hepsi bu. Geldiler istediler Olur mu? Dendi. Olur. Sonra haydi bakalım..." Bu kadar basit işte, yaşadığınız çevrede de aynı yazgıya kurban giden kadınları gördüğünüz vakitlerde, kadının neden eğitim konusunda daha fazla desteklemiş olması gereken cins olduğunu anlayabiliriz... Son karakterimiz Ömer; en küçük kardeş lakabı "Profesör" dış dünyaya kapılarını kapatmış sürekli kitap okuyan ve sürekli plaklardan müzik dinleyen, hassas bir ruh; deprem zamanında enkaz altında kalmış birkaç hafta tedavi olmuş bazı yanlarını depremle yıkılan kasabasında bırakan narin ruhlu Ömer, İç dünyasını şöyle ifade ediyor bize: "Benim yerim burası. Karanlıkta rahatım. Yanımda kimseler yokken. Akşam olunca mağarama çekiliyorum. Kimseler yok orada. Hiç kimse. Her taraf sessiz. Çevrem karanlıklar içinde. Seviyorum bu karanlığı. Kimsenin bir ışık yakmasını istemiyorum. Ne de kimsenin içeri girmesini. Orada tek başımayım. Yapayalnız. Gözlerimi yumup karanlığın içinde uzanıyorum. Çıt çıkmıyor etrafta . İşte benim gerçek mutluluğum o zaman başlıyor..." Evde sürekli yalnız kalan Ömer ışıklar kapalı, fonda müzik çalarken gökyüzünü seyre dalan bir kişilik maddi dünyayla hiçbir bağı olmayan iç huzurunu kopan fırtınalarında arayan ama bulamayacağını da daima bilse de kendini müziğe ve edebiyata teslim eder.. Bu tiyatro metni karamsar bir ruh haliniz ve kopuk bir aile bağınız varsa sizi daha çok etkileyecektir. Zira bu çağda Güner Sümer'e katılmamak elden gelir mi bilemiyorum ya da her şeye rağmen polyannacılığı oynayacaksak hiçbir yaşanmışlık ve hiçbir acıdan da kendimize hiçbir şey katamıyorsak yaşamımızı bir sorgulamamız gerekir diye düşünüyorum..
Bozuk Düzen
Bozuk DüzenGüner Sümer · Bilgi Yayınevi · 19656 okunma
··
91 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Neşe okurunun profil resmi
Sümer’in oyun için yaptığı açıklama tam olarak hislerimize tercüman olmuş. Bu güzel inceleme için yüreğine, eline sağlık öğretmenim.
Adem okurunun profil resmi
Yorumunuz için teşekkürler hocam. 3 oyunu daha var elimde uzun bir süredir listemdeydi kitaplarını yeni temin ettim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.