··
213 görüntüleme
Emeğine sağlık arkadaşım çok büyük zevkle okudum. Yalnız ilave etmek istediğim bir iki şey var. Feminizm hareketinde kadınların yalnız kalmasında yani erkeklerin yeterli katılımı sağlamamış olmasında ben bu hareketin kötü niyetli eller tarafından başkalaştırılmaya çalışılmasını görüyorum. Kendini feminist ya da feminist grup ilan eden pek çok kişi eşitliği savunmak yerine "kadın üstünlüğü" algısı yaratma eğiliminde. Bu tarz empozelerin şu anki ataerkil düzen anlayışından farkı yok. Bu yapılan da erkeği küçültmek anlamına gelir ki feminist anlayışa katiyen uymaz. Haliyle erkeklerden de destek gelmez.
İkincisi ise "annelik kutsaldır" algısı. Bu algı kadını sen annesin, annelik yaparak yeterince katkı sağlıyorsun, evde otur, topluma erkekler kadar karışma algılarının da bazen kökeni olabiliyor. Ben anneliğin de babalığın da aynı önemde olduğunu düşünüyorum. Bir çocuk kısmen aile eğitimi ile yani hem annenin hem babanın elinde şekillenerek, kısmen de kendi karakteri doğrultusunda seçimler yaparak bir sanat eseri haline dönüşür. Ve bu dönüşümde önce çocuğun bireysel seçimleri sonra da anne ve babanın kattığı ortak değerler rol oynar. Haliyle de rol model olma görevi yalnızca anneye verilmemelidir. Bunun adı kadını yüceltmek değildir benim için. Bunun adı eşitlik algısına ket vurmaktır.
Uzun yazdım biraz kusura bakma ama önemli olduğuna inanıyorum bu iki konunun. Tekrardan emeğine sağlık. İyi ki yazıyorsun, bizler de iyi ki yazılarına ulaşabiliyoruz😊🍀
Yorumun için çok teşekkür ederim 😊 Değindiğin mevzuların ikisi de çok önemli.
Bu kitap başta olmak üzere okuduğum diğer Feminist teorisyenler de bu iki konuya eğilmektedir. İlk olarak Feminizmin çarptırılması ülkemizde çok bariz bir şekilde gözükmekte birkac kadın derneği bazında yürüyen Feminizm erkek düşmanlığına uzanmaktadır.
İkinci konu kutsallık mevzusu kadına vurulan en büyük prangadır üç semavi din de kutsal kitap eşliğinde kadına bu görevi kabul ettirerek erkek egemenliğine giden yolları sonuna kadar açmıştır.
Bu konularda daha çok okumalı ve daha çok konuşmalıyız nice kitaplarda görüşmek üzere tekrar teşekkürler katkın için :)
3 sonraki yanıtı göster
"İster kadın olalım ister erkek, hepimiz, doğduğumuz andan itibaren toplumsallaşma vasıtasıyla cinsiyetçi düşünce ve eylemi kabul etmeye yönlendiriliyoruz. Bunun bir sonucu olarak, kadınlar da erkekler kadar cinsiyetçi olabiliyor."
Çinsiyetçi kavram üzerinde durmak istiyorum. Çinsiyetçilik bir cinsin diğer cinse üstün olma durumudur ve yukarıdaki paragrafta bunun bize küçüklükten itabaren toplumun dayatıldığı öne sürülmektedir. Bu bir yere kadar doğru bir yerden sonra da yanlış yere gitmektedir. Tarım toplumunda geliyoruz bu yüzden kas ve kol gücü ön plandaydı. Bu da erkeklerin kadınlardan bir adım önüne geçmesine ön ayak oldu. Bu demek değildir ki kadın aşağı bir pozisyondaydı. Eski çağlardan beri kadının ön planda olduğu pek çok uygarlık vardı. ( Dünya var olduğundan beri kadın ezilmişte feminizm furyası onu kurtarmış gibi bir algı var bu algıyı yıkılmalıdır.)
"Kadın erkek eşittir." arkadaşlar geçelim bu söylemleri kadın erkek eşit değil denktir. Eşitlik kavramı iki tarafın tıpa tıp birbirinin aynısı demektir. Ama bu iki cins için geçerli değildir.
Sürekli olarak bunu ispat etmek kadınlar şu işi de şu işi de yapar gibi bir at yarışına giriliyor. Gerek yok bunlara. Toplumun geneline bakıldığında kadın naif kırılgan özveri,detaycı bağlılıkları ön plandayken erkeklerin güç ve mantık, lider tarafları ön plamdadir. Ne yazık ki insanın doğasında var olanı reddedip kadın şu olmalı bu olmalı ibareleşmiş kalıpları var .
Ben şunu anlayışla karşılarım kişi kadın erkek olsun istediği hangi meslekse yapmalı ama bunu bir iddaalaşma uğruna olmamalıdır
Feminizm şu ana kadar bir şeyi çözdüğünü görmüş değilim aksine işleri daha da karmaşık hale getiriyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.