Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

112 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 saatte okudu
Kırmızı Pazartesi, kuşkusuz ki sadece bir cinayet hikâyesi olarak değerlendirilemez. Márquez, Nasar'ın yaşadıklarından yola çıkarak kendi toplumunun bir çözümlemesini yapmış ve sosyolojik çıkarımlarda bulunabileceğimiz bir esere imza atmıştır. Üstelik onun toplum çözümlemesi sadece kendi ülkesiyle de sınırlı kalmaz. Kitaptaki olaylar; bizim için uzak bir coğrafya olan Kolombiya'da değil, pekâlâ ülkemizde de geçebilirdi. Öyle ki kasaba halkının gelenek ve kültürel kodlara bağlı yaşayış biçimiyle, toplumsal olaylara verdiği tepkiler bize hiç yabancı gelmiyor. Márquez'in neden bize benzeyenlerin hikâyesini yazdığını şu başlıklar altında izah etmeye çalışacağım.  1- (Namus ve Bekâret Kavramları) Santiago Nasar'ı öldürdükleri anlaşılan Pablo ve Pedro Vicario kardeşler, ifadelerinde namus uğruna cinayet işlediklerini belirtir. Ablaları Angela Vicario'nun namusu, yakın arkadaşları olan Nasar tarafından kirletilmiştir. Kutsal alana zarar veren kişi cezalandırılmalıdır; çünkü "Namus, aşktır" (s. 87). Bunun gibi cümlelerle roman boyunca namus kavramı üzerinde durulur ve namusun öneminden bahsedilir.  2- (Toplumsal Cinsiyet Rolleri) Kırmızı Pazartesi'de kadının konumu ülkemizdeki komunundan pek farklı değil. Bunu özellikle Angela'nın düğün hazırlıkları ekseninde yaşananlardan çıkarabiliriz. Angela'nın evlendirildiği San Román, varlıklı bir aileden gelir ve romandaki diğer erkeklere göre toplumsal hayatta saygın bir konumu vardır. Köyleri gezerek evlenecek bir kız ararken Angela'yı görür. Pek varlıklı sayılmayan Angela'nın ailesine göre böyle bir erkeğin kızlarını seçmesi başlarına konan bir talih kuşudur. "Aşk da öğrenilir" (s. 37) diyen anne Pura Vicario, bu evliliğe ön ayak olarak kızının kaderini belirler. Erkek kardeşler ise "Bize kadınları ilgilendiren bir konu gibi gelmişti" (s. 37) diyerek evlilik konusunda fikir yürütmenin erkeklere ait bir ilgi alanı olmadığını iddia ederler. 3- (Toplumun Vicdanı ve Adalet) Kırmızı Pazartesi'de Santiago Nasar'ın öldürüleceğini neredeyse tüm kasaba halkının bildiği ama kimsenin buna ses çıkarmadığı vurgulanır. Kasabalılar, namus uğruna işlenecek bir cinayet karşısında sessiz kalmanın toplum vicdanını rahatlatacağını düşünürler. Ayrıca Vicario kardeşler bu yolla erkekliklerini de kanıtlamış olacaklardır. Nasar'ın suçlu olup olmadığı kesin olarak bilinmese de onu suçlu ilân ederler. Ayrıca Vicario kardeşlerin kimseyi öldüremeyeceğini söyleyip öldürme eyleminin nasıl olsa gerçekleşmeyeceği iddiasında bulunarak işin içinden sıyrılmayı seçerler. Örneğin kasaba halkından Don Rogelio de la Flor, "Saçmalama... O ikisi kimseyi öldüremez, hele zengin birini hiç" (s. 53) diyerek Pablo ve Pedro'nun üst sınıftan birini öldürmeye cesaret edemeyeceklerini belirtir. Burada da toplumsal sınıf farkı belirgin hâle getirilir. Nasar da tıpkı San Román gibi seçkin bir zümreye ait olduğu için üstün görülmüştür. Vicario kardeşler mahkemede cinayeti meşru müdafaa gereği işlediklerini beyan ederler. Böylece hem halk nezdinde hem de adalet önünde suçsuz sayılacaklarını umarlar. "Onu bilinçli olarak öldürdük ama masumuz" (s. 48) demeleri kendilerini aklama gayretinin ürünüdür. Din kurumu da onların yanında
Kırmızı Pazartesi
Kırmızı PazartesiGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202178bin okunma
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.