Gönderi

Bizim gençliğimizde fikir üretmek modaydı... Kendimizi boş konuşmamak için zorlar, bütün bilimsel dallarda öğretmenlerimizin verdiği ödevleri yapmak için kaynak arar dururduk... Zengin bir kütüphanemiz vardı ama sonuçta bir Google değildi. En mutlu olduğumuz an verilen ödeve ait kaynak kitabı bulduğumuz andı... Şimdi ki gibi sayısal ortamda bilgiye ulaşmak mümkün olmadığı için copy-paste yapmak da mümkün değildi... Kitabı okur, anlar, kendimizle ilgili bölümleri tespit eder ve bazen özet çıkartarak bazen de kendi yorumumuzu katarak ödevi hazırlardık. 10 sayfadan az hazırlanan ödevlerin öğretmenler tarafından hakaret olarak algılanma riski vardı. Kaynak kitabı kütüphaneden çıkarmak yasak olduğu için ya ödevi kütüphanede hazırlardık yada müsvette olarak yazar sonra temize çekerdik ki o zaman da iki defa yazmış olurduk. Lise öğrencisi ile doktora öğrencisi arasındaki farkı bilmediğimiz için büyük bir ciddiyetle ödevimizi hazırlar ve bazen sınıfta sunum yapardık. Çok sonraları yüksek lisans yaparken bizden beklenenin literatürde var olanları derleyip toparlamak olduğunu öğrendiğim zaman epey bir şaşırmıştım. "Nasıl yani bir şey icat etmeyecek miyiz?" "Biz lisedeyken uçmuşuz be abi..." Falan filan. Biz kaynak bulmak için dört döner bulamazdik şimdiki gençler de kaynak manyağı olmuş "Acaba hangi kaynak daha uygun olur" diye site site gezmekten dumura uğruyor. Her devrin zorlukları var vesselâm... Neyse bir kaç günlüğüne Ilgaza gidiyorum. Biraz tatili hak ettik galiba...
··
7 görüntüleme
dostamisc okurunun profil resmi
Ancak, kütüphanesi bile bulunmayan yerleşim yerleri vardı ki -zaten okul kütüphanesinde 15-20 sayfalık resimli hikaye kitaplarından başka bir kitap türü bulunmazdı- ya öğretmenlerden, ya şehirdeki memurlardan edinilen kitap/ansiklopedilerden, kütüphane olanağı olanlar kütüphaneden, verilen ödevleri araştırmaya, okumaya, bunları sayfalarca çizgisiz dosya kağıdına (A4) elle yazmaya çalışırdık. Yazı eğri büğrü olmasın diye de altına çizgili kağıt koyardık. Hele bir de sayfa sonunda yapılan hata yok mu, silinemeyen dolmakalem mürekkebine mi, yoksa dikkatsizliğine mi isyan. Sonra sil baştan yeniden... Dolmakalem, sonraları tükenmez kalem... pilot kalem... Aslında hem güzel hem de iğneleyici bir paylaşım olmakla birlikte anıları da anımsattığınız için ayrıca teşekkür ederim Kâmil Bey.
dostamisc okurunun profil resmi
Yıllar, yıllar önce yaşadım ki o zamanlar çok ama çok mutluyduk, biliyor musun :)
Delirmek Belirmektir okurunun profil resmi
Kesinlikle mutlu ve huzurluyduk. Dunya kaygimiz yoktu. O gunleri hatirlamak hep gozumde yas bogazimda bir dugum..
Delirmek Belirmektir okurunun profil resmi
Dostamisc tam da dediginiz gibi bir okul hayati yasadim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.