Gönderi

Çocukluğumda seninle çoğunlukla yemekte bir araya geldiğim için verdiğin dersler büyük ölçüde doğru sofra adabını kapsardı. Masaya konulan yenmek zorundaydı, yemeğin kalitesi hakkında konuşmak yasaktı ancak sen yemekleri çoğunlukla yenilemez bulurdun, "Hayvan yiyeceği" derdin, "Davar" ın (aşçı kadın) berbat ettiğini söylerdin. Açlığının şiddetinden ve her şeyi hızlı, sıcak ve büyük lokmalar halinde yemeyi sevdiğinden, çocuğun acele etmek zorunda kalırdı; sofrada kasvetli sessizlik olur, uyarılarla bölünürdü; "Önce ye, sonra konuş!" ya da "Daha hızlı, daha hızlı, daha hızlı" ya da "Gördün mü, ben yemeğimi çoktan bitirdim." Kemikleri dişlerle parçalamak yasaktı, ama sana serbestti. Sirkeyi höpürdeterek içmek yasaktı, ama sana serbestti. Asıl mesele, ekmeğin düzgün kesilmesiydi; ama bu işi üzerinden sos damlayan bir bıçakla yapıyor olman önemsizdi. Yemek artıklarının yere dökülmemesine dikkat edilmesi gerekiyordu, ama sonunda çoğu senin oturduğun yerin altında olurdu. Sofrada yalnızca yemekle ilgilenilmeliydi, oysa sen tırnaklarını temizleyip keser, kurşunkalemlerini yontar, kürdanla kulaklarını temizlerdin. Lütfen baba, beni yanlış anlama, bunlar aslında bütünüyle önemsiz ayrıntılardı, ancak benim gözümde müthiş yetkim biri olan senin bana koyduğun kurallara uymamanla benim için ezici olmuştu
Sayfa 11 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.