Öncelikle kitabın konusu beni çok etkiledi. Uzun zamandan beri böyle bir roman okumadım diyebilirim. Beni içine sürükledi Umut’un hikayesi. Ömer ile İnci üniversitede tanışıp aşık olup evlenmişlerdi. Fakat Ömer’in annesi ona layık bir kız olmadığını düşünüyordu her zaman İnci’nin. Çünkü İnci yarım kalpli bir insandı. Fakat kalbi normal insanlardan daha çok sevip sahiplendi her şeyi. Bu güzel çiftin İnci’nin hastalığından dolayı çocukları olmuyordu. İnci suçu kendine yükleyip Ömer’den ayrılmayı kafasına koymuşken çıktıkları gezide hayatlarının umudunu bulmuşlardı. Orada karşılaştıkları kız çocuğunu sahiplendiler ve onların Umut’u oldu. Böylece eski günlerine geri döndüler. Ta ki bir mucize gerçekleşene kadar. İnci hamileydi ve bu tıbben imkansızdı. İnci Oya’yı doğurduğunda Umut annesinin hem kalbindeki hem karnındaki yara izlerine bakıp üzüldü. İnci dedi ki; “Sen benim kalbimden kardeşin karnımdan doğdu.” Oya doğduktan bir yıl sonra beklenmeyen felaketler bu mutlu ailenin yakasını bırakmadı. Kitapta Ömer ve İnci ailesinin yanında Adem ve köydeki ailesinden de bahsettiğini görüyoruz. Peki hayatları nasıl birleşir, neler olur diye düşünürken olanlar oluyor ve ister istemez duygularımıza hakim olamıyoruz. .