Kanuni Sultan Süleyman:
- Dırahtı ger sarmış olsa karınca
Zarar var mı karıncayı kırınca?
Şeyhülislam:
+Yarın Hakkın divanına varınca
Süleyman’dan hakkını alır karınca!…
Hepimiz ormanda bir yolculuk yapıyoruz; bazen neşe doluyuz, bazen de acı içindeyiz ve adım adım dağın tepesine doğru ilerliyoruz. Karşılıklı bağımlılıklarımız bir bakıma karanlık orman gibi. Ama yolculuğun sonu bizi bildiğimiz ve tanıdığımız toprakların ötesine, dağın tepesine getiriyor. Arayışımız kendimizi bulmak ve bu süreçte bir başka kişi ile derin bir aşk paylaşmaktır. Ressam her birimizi elinden tutar ve yavaşça sonu bilinmeyen bir yola doğru yönlendirir.
Olgun insan duygularını tanıyan ve anlayan bir insandır. Sevginin, saygının ne olduğunu bilir. Sevmek ile acımayı birbirine karıştırmaz. Hayran olmak ile sevmeyi ayırt edebilecek olgunluğa erişmiştir. Kendi sorunlarının, kendi stresinin sorumluluğunu başkasına yüklemez. Sorunlarıyla yüzleşir ve onları çözmek için kendi etki alanı içinde yöntemler, stratejiler geliştirir.
Korku Kültürü içinde yetişmiş biri sürekli kaygılıdır, çünkü güçlü olmadığı zaman güvende olmayacağını hisseder. Değerler Kültürü içinde yetişmiş biri kaygı yerine umut duygusu taşır. Kendisi yaşamın bir ekip işi olduğunu anlamıştır ve gücünü ekibin paylaştığı temel değerlerden alır. Gerçeğe saygı, empati, iş birliği, hakkaniyet gibi temel değerler ekip içinde yaşanıp yaşatıldığı sürece kaygılanacağı bir şey yoktur; yaşama umut ve şükür duygusu içinde bakar. Tanışma süreci boyunca hangi duyguları yaşıyor ve yaşatıyorsunuz farkında olun. Sürekli kaygılı ve vesveseli birisiyle yaşamak "iğneli fıçıya girmek gibidir, mutlu olamazsınız.
Mükemmeliyetçi insan Korku Kültürünün ürünüdür. Yaşamla dans etmeye değil, yaşamı denetlemeye meraklıdır. Ve yaşamı tamamen denetlemek mümkün değildir; çünkü bireyin denetimi altında olmayan yüzlerce değişkenin etkisi altındadır. Mükemmeliyetçi insan her şeyi ve herkesi denetlemeye çalıştığından huzur ve şükür duygusuna kavuşması zordur. Huzursuz ve öfkeli bir insanın yanında huzurlu ve mutlu bir hayat yaşamak zordur.
Eski bir dansta diğer insanın adımlarını değiştirmesini sağlayamayız; ama kendi adımlarımızı değiştirdiğimizde dans artık aynı, önceden tahmin edilebilir modelde devam etmeyecektir
Açık ve ayrı bir “Ben” oluşturmamız, hem yakınlığı hem de yalnızlığı yaşayıp tadını çıkarmamızı sağlayacaktır. Ne yakınlığın aynılık, birlik ya da benliksizleşme; ne de yalnızlık ve ayrılığın, uzaklık ve soyutlanma olması gerekir.
Kavga etmek ve suçlamak kimi zaman, bir yöne ya da diğerine doğru adım atmaya hazır olmadığımız zamanlarda hem statükoyu korumak hem de statükoya baş kaldırmak amacıyla kullandığımız bir yoldur.