Gönderi

Arzularla arzu nesnelerinin eşzamanlı üretildiği bu dünyada, herkes olanca farklılıklarıyla birlikte, kendi renklerine boyanmış aynı arzu nesnelerine koşmaktadır bir telaş içinde. Büyük kapitalistler yani postmodern Mevlanalar, "ne olursanız olun gelin' diyen hümanist tüccarlarıdır tüketim kültürünün. Müslümana yeşil, komüniste kızıl, hip hopcuya siyah renge boyanmış aynı arzu nesnesi servis edilmektedir. Herkesin aynı şeyleri arzuladığı ve gerçekte kimsenin olmadığı kitle içinde ise farklılıklar, yitip gitmiş, kişi, kendisi olma imkânını büsbütün kaybetmiştir. Artık insan, insan kokusunu bastıran kokular icat etme derdi içinde, parfümüyle başkalarından farklılaşmak durumundadır. Varlığın sesini duyup hakikatine açılmamızın yegâne imkânı olan iç sıkıntısının adı dahi bir anda depresyon ve stres adıyla yaftalanmış ve varlığa açılan son kapı da kapanmıştır yüzümüze. Ve insan varlığın anlamını unuttuğu gibi unuttuğunu da unutmuştur, hızla akıp giden ve her şeye geç bırakan zaman içinde. Dile düşen her şeyin anlam yitimine uğraması, yok etmenin, çağımıza özgü formu olan çoğaltma yoluyla gerçekleşmektedir. Bilginin enformasyon formuna bürünmesi, büyük varoluşsal bedeller ödenmesi gereken hakikatleri, kitlelerce çabucak tüketilmesi mümkün bir tüketim nesnesi hâline getirmiştir. Etki dozajı son derece kuvvetli olmakla birlikte yalnızca anlık duygulara yol açan hikmetli sözler, söz konusu hikmete vücut veren varoluşsal düzlemlerden koparılıp çoğaltılarak, gerçeklikten büsbütün kopuk simülasyon dünyasında, etkileme-etkilenme diyalektiği içerisindeki kitlelerin tüketimine bırakılmıştır.
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.