Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kelimenin tam anlamı ile düş görüyorum: Yüzyıllardır, durmaksızın, bir madenin derinliklerinde çalışıyorum. Toprağı baltayla yarıyorum ve en sıradışı madenler bir gayzer gibi fışkırıp gözlerimi kör ediyor neredeyse. Yıldız şeklindeki safir tat katıyor akuamarine, rüzgâr öfkeyle yankılanıyor, akikleri ve yeşim duvarları parçalara ayırıyor. Kan göllerimde göz çukurlarında opaller olan yengeçler bitiveriyor. Mağaranın tüm boşluklarını beriller ve turkuvazlar dolduruyor, yeşil laller uzun, sarkıt bir tavan oluşturuyor. Mağaranın girişi kırmızı karınca dağıyla kapatılmış. Birden buz gibi bir titreme sarıyor bedenimi, çığlık atıyorum, kaşınıyorum, vahşi bir şekilde karınca duvarına doğru atılıyorum, kafalarını tahıl budayan köylüler gibi kesip atıyorum. Onları ısırıyor ve çıplak ayaklarımla eziyorum, yaralar oluşuyor tenimde, zorlu mücadele yaralı bedenimi köreltiyor. Sonunda karıncalar arasında bir boşluk açmayı başarıyorum, bir gözbebeği gün ışığına dokunmak üzere yuvasından fırlıyor. Bu beni yeniden cesaretlendiriyor ve ellerimle jelatin göğüs kafesini ezerken onlar bana yenilmiş bir boksörün ifadesi ile bakıyorlar. Bir parmağımla dışarıdaki çalılara uzanıyorum, yavaş yavaş bedenimin geri kalanı da erişiyor bu otlara ve avlarının ellerinden kaçıp gittiğini hisseden böcekler öfkeli dişlerini geçiriyorlar. Havayı ciğerlerime dolduruyorum. Dışarıya bir paçavra olarak çıktım, yüzümü dönüyorum ve canlı duvar yeniden kapanıyor, bu yaratıkların bazıları derime yuva yaptılar, onları zevkle ayıklayıp parçalara ayırıyorum. Gerçek bir devrim yaşandı ve ben kazandım. Sürükleniyor ve dikenliğe düşmüş bir kuş gibi inliyorum. Bayırın ortasında gözüme dikey bir ayna ilişiyor. Pusuya yatmış kurbanını bekleyen bir yılan gibi karanlıkla yaklaşıyorum... Sonunda aynaya ulaşıyorum: Dünyanın en korkunç insanını görüyorum. Tüm bedenim üst üste koyulmuş bir tabakayla kaplı, Yüzyıllar boyunca köleliğin acısını çekmiş, tiranlara, en derin mağaranın küf kokusuna karşı savaşmış deriyi soymaya başlıyorum. Saçlı deriyi yolluyorum. Pislikten korunmuş olan iç derim renksiz ve yeşil gözlerim kardaki iki zümrütü andırıyor. Kıllı deriden ve dilimin yosunlarından, gerçek süt dişlerimin üstündeki leş kokulu tabakadan kurtuluyorum; maske yıkılan bir ev gibi düşüyor. Göğüs kafesimin üst derisini, cinsel organımı, bacaklarımı parçaları ayırıyorum. Bir kar tepesi gibi kalakalıyorum ve ayaklarım pis ve irinli bir et yığını andırıyor. Yeleleri yağmurda ıslanmış vahşi bir tay gibi çevik hareket ediyorum. Büyük nehre yürüyorum. Soğuk kemiklerime işliyor. Suya dokunuyor ve suya dönüşüyorum.
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.