Merhaba arkadaşlar;
Nurettin Topçu'nun iki bölümden oluşan bu kitabının; ''Amerikan Mektupları'' başlığını taşıyan birinci kısmı Ocak 1948-Şubat 1949 tarihleri arasında Hareket Dergisi'nde, aynı başlıkla yayınlanan 12 imzasız mektup-yazıdan oluşmaktadır. Mektuplar, üç yıl evvel İstanbul'a gelmiş bir Amerikalının (ki İstanbul'a, insaniyete, dine bu perspektiften bakıp bunca hakkaniyetli yaklaşım bir Amerikalı gözü ile bakmaya çalışan Nurettin Topçu'dan başkası değildir.) yine İstanbul'dan bir arkadaşına, Cim'e yazdığı metinlerdir ve İstanbul'daki sosyal hayatı, tipleri, insanlar arası ilişkileri, iş dünyasını, meslekleri, sokakları, tarihi binaları, dini hayatı tenkitçi ve zaman zaman hayıflanan bir gözle anlatmaktadır.
Amerikalının gözünden; Türkiye'nin büyük şehirlerini ve gidişatını temsil eden İstanbul ''kocaman yaralı bir vücut''tur ve mevcut hali ümit vermemektedir çünkü kendisi olmaktan çıkmış, hayli zamandır gözünü diktiği Batı medeniyetine de yaklaşamamıştır. Betonlaşma ve çarpık kentleşme ile eski İstanbul silueti tam bir tezat teşkil etmektedir. Bu şehirde yaşayan insanlar topluluk şuuru olmayan bir kalabalıktan ibarettir.
İkinci bölüm ''Düşünen Adam Aranızda'' başlığını taşıyor. Eylül-Ekim 1964 tarihinde Düşünen Adam dergisinde yine imzasız olarak yayınlanan 4 uzun yazıdan oluşan bu bölümde de 18 yıl sonra hemen hemen aynı konular ele alınmaktadır. Birinci bölümde bir Amerikalının gözünden görülen İstanbul, ikinci bölümde uzun zaman sonra memleketine dönen bir İstanbullunun gözü ile kendisini okura gösteriyor.
Şimdi arkanıza yaslanmanızı ve bu satırları okurken hem kendiniz hem de günümüz insanları adına tarafsız bir şekilde mütaala etmenizi rica ediyorum.
Öyle hadiseler vardır ki sözleri ile başlıyor Nurettin Topçu; ''Öyle hadiseler vardır ki, onların gerçekte bir hırsızlık olduğunu düşünmekten çok uzak bulunuyorlar. Faraza sözünde durmamanın,randevusuna zamanında gelmemenin sizin zamanınızdan çalma olduğunu nedense hiç akıllarına getirmiyorlar.''
Gerçekten de öyle değil mi kardeşler ? Hepimiz sanıyoruz ki hırsızlık yalnızca mal, mülk çalmakla, para gasp etmekle oluyor. Hepimiz her gün birilerine sözler veriyor, buluşmak için sözleşiyoruz. ''İnşaallah akşam saat 5'te bilmem nerede...'' Randevulaşılan yere vaktinden sonra gelmeyi bir üstünlük,vaktinde orada olmayı eziklik hisseden bir zümre türedi. ''Aman saati saatine orada olma, ne o öyle hevesli gibi... Birazcık beklesinler...'' vs vs.
Ve şöyle devam eden sayfalarla karşılıyor sizi Üstad;
''Acıklı bir intihar tarzı! Batı aleminde ne görürlerse, ruhlarına danışmadan hayat sahasına çekiyorlar ve bunu ilerleyiş sanıyorlar...''
Her kıyafet her bedene olmaz kardeşler !! Soylu geçmişimizi, ahlak üzerine kurulmuş muazzam geleneklerimizi ne uğruna feda ettiğimize bir dönüp bakalım. Ne kendimiz kalabildik ne de özen duyduğumuz Avrupalılar gibi olabildik. İkisi arasında sıkışıp kaldık. Onlardan kılık kıyafeti, eğlence, gece kültürü, cinsel özgürlük, çıplaklık gibi sözde hürriyetleri alırken dürüstlüklerini, çalışma azimlerini, bilim ve teknolojilerini neden almıyoruz?
Diploma almak uğruna istemeye istemeye, fakülte köşelerinde beş karış suratla 5-6 yılını feda eden bir gençlikten nasıl bir gelecek bekliyoruz ?
Medeniyet pankartları altında medeni ve elit bir zümre olarak görünmek için çocuklarını ibadethanelere; tarihi müzelere götürmek yerine eğlence mekanlarında baba-oğul, ana-kız alkol alıp soyundukça Batıya benzediğini sanan bu kitle ile mikroskop başında civciv nöronları ile insan nöronları arasındaki farkı inceleyen bilim insanı arasında nasıl bir benzerlik vardır?
Okullar çocukların severek değil zorla götürüldüğü kurumlar oldukça, din adamlarının din yoluyla ceplerini doldurdukça, vazifelisi olduğu görev yeri ve zamanında memuru yerinde değil elinde kupa ile teraslarda sigara keyfi yaparken buldukça bu insanlık nereye gidecek ? Vs vs....
Yazılıp söylenesi çok şey var ki Nurettin Topçu bu satırları yazmış. Nurettin Topçu'yu henüz okumamış ve aşina olmamış herkes için başlangıç kitabı olacak mahiyette 104 sayfalık akıcı bir eser. İlgililerine ve kadrini bilecek olanlara tavsiye olunur.
Keyifli ve feyizli okumalar ....