Sadece bir saatte okunabilecek 40 sayfalık kitap olarak görünse de aslında çok şey anlatan mana olarak kabarık bir kitap okudum.
Her kitabın -nitelikliyse- bir yazılma amacının olduğuna inananlardanım.
Ki Alberto Manguel'in bu kitabının bir amacı olduğunu düşünüyorum.
Kısa olduğuna bakmayın.
Çok şey anlatıyor.
Yazar, bu kitabında yazar Robert Luis Stevenson'ın ölümünden önceki beş sene içinde yerleştiği Samoa Adaları'ndan bir anlatı kurguluyor.
Kurgu olsa da kaynağı gerçekler.
Kitapta hakim olan iki farklı konu bulunmakta.
İlki kendini çokça hissettiren; ölüme yaklaşmış Stevenson'ın son dönemlerindeki varoluş çabaları ve bu çabalardan dolayı psikolojik gerilim havası veren eylemleri.
İkinci konu ise; yerleşmiş olduğu Samoa Adaları'ndaki kasabanın dışarıya kapalı olup, başka kültürlerle tanışmak istememelerinden kaynaklanan Stevenson'a olan öfkeleri.
Onların bu tavrını gayet de tabii buluyorum.
Çünkü Afrika'nın ilkel toplum ve yaşam tarzına müdahale eden Beyaz Adam veya Misyonerler tabiriyle - kitapta - anılan Avrupa insanının, Avrupai yaşamı oralara taşımak istemesi.
Haklı olarak da Afrika yerlilerinin büyük çoğunluğu Batı'ya yönünü çevirmek istemiyor.
Her ne kadar birçok konuda Avrupa şartları avantaj sunsa da.
Bu duruma daha iyi hakim olmak için Göğü Delen Adam kitabını ilgilisine öneririm.
İzlenimlerim sonucu tüm bunları edinmiş olsam da daha çok Stevenson ayrıntısının kitaba hakim olduğunu belirtmek isterim.
Kısa sürede okunacak bu kitap, oldukça eleştirel yaklaşan bir yapıya sahip.
İyi ki okudum.
[Kaynak: instagram.com/p/B7wOebZpbyH/?...]