Gönderi

- Bağımsızlık, özgürlük, ulusal kimlik, ekonomik gelişme, bilim, dil, sanat vs. bunların hepsinin, düşünceyi ve kurumları dar kafalı bir anlayışla dinselleştiren geleneksel kalıpların baskısından kurtarılması yoluyla elde edilebilecek ve geliştirilebilecek durumlar olduğunu görmüştür. Atatürk'e gelinceye kadar hiç kimse, Osmanlılığın ve mezhepsel geleneksel düzenin, artık bir imparatorluğu yaşatabilecek bağ olmaya yeterli olamayacağını görememiştir. Bu zamana kadar yönetici ve aydın kesimi, hep mevcut düzeni yıkımdan kurtarmak için olağanüstü gerekçeler ileri sürmüşlerdir. Örneğin dönemin bir çok aydınlarının yanında Namık Kemal'in, ''Acaba bu dünyayı insanoğullarına gerçekten bir çile yeri etmede, Gelenek dediğimiz yanlış inançlar karışımından daha büyük hizmet etmiş bir şey var mıdır? Ölüm korkunçtur ama bir anda geçer. Gelenek ise ölümsüzdür. Gelenek insanın her şeyine karışır. Ona her yönden işkence eder. Gelenek tutsaklıktır. Bir ulusun ilerlemesine doğru bir ölçü aranırsa , bireylerin geleneğe saygı gösterme ölçüsüne bakılsın. Biz eğer ilerlememizin alın yazısını bu ölçü ile belirlemek istersek, kendimizi ağlanacak bir durumda buluruz.'' diye feryat ederken, bir başka Türk aydını Ziya Gökalp ''Türk milletindeniz, İslam ümmetindeniz, Batı medeniyetindeniz'' sloganıyla mevcut düzeni yaşatmaya çalışıyordu.
3 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.